Kaçmak için kıvranan ayaklarımı heyecandan kavrulan ciğerlerim durduruyordu. Ellerimin ve avuçlarımın, bir hiçlikte tutunduğunu hissettim. Yarınlarımın ve dünlerimin birbirine karışmak için beni yok ettikleri bir dönemecin ortasındaydım.
Gözlerim de hiç geçmeyecek bir yara gibi duran o gözleri izledim. Zihnimde evirip çevirdigim onca kesik ve parçalanmış anıdan bir kaç tane kurtarıp, almak için savaştım.
Savaşın galibi kimdi bilmiyorum ama ben kaybettim. Erdem bunu yapmakta zorlanır gibi uzun kirpikleriyle zehir gibi bakan göz bebeklerini örtüledi. Sessiz olmayan telaşlı adımlarım ondan kaçmak için hareketlendi.
Göz bebekleri gözlerime yeniden mıhlandı. "Gitmene izin veremem." Hızla kırptıgım kirpiklerimin arasından yüzünü algılamam güçtü. Orada ki ifadeyi çözmek istemiş ama bundan korkmuş bir vaziyette bulutlu bir seher vakti gibi baktım ona.
Ne önümü gördüm sanki ,ne arkamı, ne onu gördüm, ne bende kalan anıları. Damarlarıma karışan zehirli gözleri, beni orda tutmak için en büyük güçtü sanki. Bana gözleriyle öyle bakmasa arkamı bile dönmeden uzaklaşacaktım ondan.
Gözlerimi büyük bir dirayetle gözlerinden koparabildiğimde,ayaklarım bana eşlik etmeye hazırdı. Gözleriyle kurduğu hükümdarlığın bittiğini fark etmiş gibi,hızlı adımlarla bana ulaştı.
Elinde tuttuğu soğuk demir arabanın üzerinde kaldı. Soluklarımın can sıkıcı derecede,ciğerlerimi daraltması koşmak için bana yardım etmeyecekti. Ben kendi düşüncelerimle boğuşmaktan, varlığımı unutur gibi olunca kolumu kavradı.
Rahatsız edici sessizlik bana hükmetmeye çalışıyordu. "Bırak beni." Tahmin ettigimin aksine su gibi akan sesime hayret ettim. "O halde beni dinle." Gözleri gözlerime söylediklerinde ısrarlı olduklarını anlattı.
Benim konuşmama bile fırsat vermeden bir çırpıda arabanın kapısına çekiştirdi beni. Ne ara tırnagımı koluna kanatacak kadar sert bastırdım bilmiyordum. "Binmeyeceğim. Bırak beni diyorum anlamıyor musun?"
Bana yukardan bakmanın etkisiyle gözlerini neredeyse kapatan kirpiklerinin arasında duran zehir yeşili gözlere baktım. "Beni dinleyeceksin diyorum anlamıyor musun?" Beni taklit eden, öfkeyle karışık sersem hali beni silkeledi.
Yağan yağmurun altında, kirpiklerin tutunan yağmur damlalarına rağmen bana kuşkusuz bakan bu gözleri anımsadım.
"Dinleyeceksin beni." Diyordu, "ne pahasına olursa olsun dinleyeceksin." Gözlerimde ki silik yaşları anımsayarak afalladım. Ondan kurtulmak için yaptığım ilk hamlede yediğim tokadı, pişmanlıkla harmanlanmış bu elleri hatırladım.
Şaşkın bakan gözlerimin altında yatan anıyı oda hatırlamış gibi irkildi. Kolumu bir çırpıda ondan silkelerken,
Ürkek ve şüpheli adımlarla uzaklaştım. "Neyi dinlememi istiyordun?" Elini saçlarının arasına attı.Ne yapacağını bilemeyen tavrı gözümden kaçmasa da bozuntuya vermeden konuşmaya devam etti.
"Sana yalan söylediğimi düşünmüştün." Kaşlarımı çatarak o günü hatırlamaya çalıştım."Biz ilk tanıştığımız zamanlar, alinin seni aldattığını düşünüyordun. Yorgun ve savunmasızdın. Seni ilk gördügümde," alev alev yanan gözleri gözlerimi buldu. Yutkunarak yüzümü incelerken devam etti. "Simaya o kadar benziyordun ki. Seninle tanışmak istedim."
Çatılan kaşlarımla gözlerimin kepenklerini indirdim. Soğuk havada girdigim kitapçıyı, kapısının rengini ve hatta kitaplıkta gördüğüm kitapları bile anımsamaya başladım. Zihnim o kadar yorgundu ki, aliye olan güvenimin boşa çıkmasından ölesiye korkuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deli Mavi
Ficção AdolescenteHerkes biraz hayal kurar. Hepimiz bir gün gelecek olan güzel günlerin hayaliyle yaşarız. Ama hiçbir yarın dünden daha güzel gelmez aslında. Her yarında dolup taşar içimiz dışımıza. Her yarın yeni bir yaranın habercisidir. Belki bu yüzdendir bu kimse...