Yaşadığımız garip anın etkisinden kurtulup yürümeye devam ettik. Dakikalardır ikimizde hiçbir şey söylemiyorduk. Gülümsememi engellemek için yanağımın içini ısırıp duruyordum. Garip ama dudaklarım sanki hep gülümsemek için varolmuşcasına benimle savaşıp durdu. Bir yerden başlamak heycanlı ve iyi hissettirdi bana. Özellikle de yapayalnız hissettiğim bu yolda öyle olmadığımı ögrenmek.
Bir kaç adımdan sonra gülümseyerek durdu ve bana döndü,
"Hazır mısın?" Kalbim o kadar garip atıyordu ki bunun tüm yüzüme yansıdıgını keyifle parlayan gözlerinden anladım. Hızla küçük bir çocuk gibi kafamı salladım sanki mümkün gibi daha da geniş gülümsedi onu takip ederek 5 katlı bir binaya girdim. Asansör yoktu yürüyerek 3.kata çıktığımız için nefeslerimi biraz daha hızlı alıp vermeye başladım. Kapıyı cebinden çıkardığı anahtarla açınca şaşkın şaşkın yüzüne baktım. Bakışlarımı farkedince açıklama yapmak için dudakları aralandı lakin içerden gelen tatlı kadın bunu yapmasına fırsat vermeden
"Sen mi geldin prens ekin" dedi anlamsız anlamsız onlara bakarken ekin öyle bir gülümsedi ki afalladım.
"Ben geldim prensesim." Yüzünde ki muzhip ifadeyle bana bakarken ben ne olduğunu hâla idrak edememiştim."Bak,sana kimi getirdim." Kadının gözleri beni daha yeni farkeder gibi parladı.
"Sen" dedi sanki beni bir yerden tanırmış gibi,kıpırdarsam rüyadan uyanacağım korkusuyla gözlerine bakmaya devam ettim.
Bana kocaman sarıldı kollarım bu sarılışa tepki verirken,burnuma dolan tanıdık koku bana onu hatırlattı,annemi.
Benden yavaşça ayrılıp gözlerime baktı"Seni küçük sincap, beni yapayalnız bıraktın." o bunu söylerken göz yaşlarıma Karışan kıkırtılarımla ona bakmaya devam ettim. Annem pek sağlıklı düşünemediği için onunla oynadığımız küçük oyunları hatırladım. Gözlerim ekini buldu, gülümsedi. Annem sanki hiçbir fırsatı kaçırmak istemezmiş gibi kendini onun kollarına atarak,
"Kahramaanımm" dedi abartarak, hep birlikte kıkırdadık. Kapıda dikilmeyi bırakıp eve girdik, oturma odasında ekin ve annemin sevimli sohbetlerini dinlemeye başladım. Bu manzarayla ona olan mahçubiyetim arttı. Ben yokken annemle ilgilenmiş,ona arkadaş olmuştu. Bahsettiklerine göre annemin bir de gül isminde yardımcısı vardı. Bunuda tamamen ekin ayarlamıştı. Annem gülün bir çiçek olduğuna o kadar inanıyormuş ki,onu oturduğu yerlerden kaldırıp güneşe oturtuyor,kadına sürekli su içiriyormuş. Tüm bunları o kadar keyifli ve tatlı bi samimiyetle anlatıyorlar ki gülmemek elde değil. Nihayet annem prensine veda edip uyuduğunda ekinle baş başa kaldık. Dudağıma yapıştığını düşündüğüm gülümsememle,
"Çok teşekkür ederim." Dedim gözleri beni buldu bir süre duraksadı bu duraksamayı fırsat bilip "prens ekin." Diye fısıldadım müzip çıkan sesime kayıtsız kalamayarak samimiyetle güldü,"Benim için bir zevkti" duraksayan gülüşümle ona bakmaya başlayınca "bayan sincap" diye fısıldadı beni taklit ederek, yeniden gülerek birbirimize baktık
"Olağan üstü tatlı bir annen var. Onunla vakit geçirmek banada kendimi iyi hissettiriyor. Bazen onun tatlı masallarının içinde kendimi buluyorum." Diye itiraf etti o kadar samimi ve hoş bir hali vardı ki sürekli kendimi ondan etkilenirken buluyordum. Gülümseyerek başımı salladım,"Evet,öyledir.Onu hatırladım. Ama hala geçmişe dair birşeyler canlanmadı, bu gece evde bir fotograf albümü bulabilmeyi umuyorum." Dedim sesim yeniden düştü, kafasını sallayarak yavaşça ayaklandı,
"Yinede çok geç uyuma sabah erken uyanman gerekecek seni okula götüreceğim." Tabii ya birde bu vardı değil mi kaşlarım havalandı
"Ne yani,bu kadar çabuk mu?"diye hayıflandım ellerini yukarı kaldırıp omuzlarını silkti,
"Belki okul sana yeni şeyler hatırlatır." Dedi haklıydı. Belki yakın bir kaç arkadaşım vardır.Okula gittiğimde onlarla konuşabilir, merak ettiğim şeylerin bi kısmını onlardan ögrenebilirdim. Ekin bana bol gülümsemeli bol kahkahalı bir akşam hediye ettikten sonra, veda edip evden ayrıldı. Anahtarıysa hastanede üzerimde bulup ona verdiklerini, onunsa sık sık bu anahtarla annemi ziyaret ettiğini ögrendim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deli Mavi
Teen FictionHerkes biraz hayal kurar. Hepimiz bir gün gelecek olan güzel günlerin hayaliyle yaşarız. Ama hiçbir yarın dünden daha güzel gelmez aslında. Her yarında dolup taşar içimiz dışımıza. Her yarın yeni bir yaranın habercisidir. Belki bu yüzdendir bu kimse...