Eve gelir gelmez, annemin yanına koştum. Onunla vakit geçirmek insana ilaç gibi geliyordu. Onunla konuştukça gülüşlerimizi paylaştıkça çoğalıyordum sanki. Her gülüşü yeni bir şeyler hatırlamama vesile oluyordu. Birden durgunlaşan yüzüne derin düşüncelerle bakmaya başlamamın üzerinden tam 1 saat geçmişti. Oturma odasında sessizce oturuyorduk. O bir şeyler düşünüyordu bense sessizce onun düşündüğü şeyleri mimiklerinden tahmin etmeye çalışıyordum. Birden sessizce fısıldadı
"Onu çok özledim." İşte bunu beklemiyordum ben öylece yüzüne bakarken devam etti "beni ağlattığı her günün ardından, yüzümü okşayan elini ve özür dileyen gözlerini özledim." Birden bunları söylemesi gözlerimi buğulandırdı. Aniden çoğu anısı bende silik olan babama karşı yoğun bir özlem hissettim. Kalkıp ona sıkıca sarıldım. Bir süre sonra söylediği herşeyi unutup, sadece öylesine konuşmaya başladığındaysa ağlamamak için kendimi daha da sıkmam gerekti. O sırada kapı çaldı,şaşkınca bakışlarımı kaldırdım. Gül hanım kapıyı açtı içerisi tanıdığım o ses ile aydınlandı. İçimde ani bir ferahlama hissettim. Annem benden kurtulup koşarak, prensine sarıldı. Gözlerimde ki nemi kurulayarak doğruldum,kalkıp odanın kapısına yürüdüm. Yüzüme bir gülümseme kondurup ona hoşgeldin diyecekken arkasında sessizce bekleyen rüzgarı gördüm. Bu daha geniş gülümsememi sağladı. Annem ekini öpüp koklarken
"hoşgeldiniz" diye şakıdım. Ekin sanki içeri girdigi ilk andan beri gözlerimi izler gibi baktı bana. Göz göze geldiğimizde yüzünde ki o hoşnutsuz ifadede gizli olan mânâyı bulmaya çalıştım. İkimiz de bir an birbirimizi çözmek ister gibi donakaldığımızda, rüzgar girdi araya.
"Mehir beni bu güzellikle tanıştıracak mısın? Yoksa ben kendi imkanlarımla mı tanışayım?" Kıkırdadım, annem bu iltifatın kendisine söylediğini anlayınca tıpkı on yedisinde bir genç kız gibi kızardı. "Annem sibel." dedim rüzgara bakarak, sonra başımı anneme çevirip "buda okuldan arkadaşım, rüzgar." annem başını sallayıp, gülümseyerek rüzgara baktı, rüzgar hemen annemin yanına geçip onu koltuğunun altına aldı. Bu samimi girişimi kimse beklemiyordu.
" Bu ruhsuz düz insanların arasında nasıl bu kadar genç ve güzel kaldın gerçekten anlamıyorum siboşçum." Dedi yine rüzgar kendine has herkesin duyabileceği fısıltısıyla gülerek ona baktım. Gözleri bana değip, beni süzdügünde oda güldü.
"Pijaman güzelmiş kız." Buna suratımı asıp pijamama baktım. Pembe ayıcıklı pijamamla evde olmamdan daha doğal ne olabilirdi. İçimde ki garip iç güdüyle kafamı kaldırıp dilimi çıkardım. Biz rüzgarla çocuklaşırken,ekin rahatsız olmuş gibi kıpırdanarak annemin koluna girdi. "Bakıyorum pabucumu hemen dama attınız hanımefendi." Dedi onlar kendi aralarımda gülüşüp içeri geçerken, ekinin arkasından bakıp ona ne kadar çok şey borçlu olduğumu düşündüm. Küçük adımlarla bende oturma odasına geçtiğimde ekin ve rüzgar annemi aralarına almış onunla sohbet ediyordu."Prensim buda kim yoksa uzak diyarların prensi mi?" Diye sordu annem.Ekin yalandan surat asarak anneme baktı. "Ama prensesim sizde her gördüğünüzü prens sanıyorsunuz. Alınıyorum artık." Ben sessizce bacaklarımı kendime çekmiş onların tatlı sohbetlerini dinliyordum. Rüzgar ve ben ekine dikkatle bakıp rüzgarı nasıl tanıtacağını merak ediyorduk.
"Bu" dedi sonunda ağzını araladığında biz daha da dikkat kesilmiş vaziyette ağzını açmasını beklerken ekin "bu benim hizmetkarım" deyiverdi ekin bunu söyler söylemez rüzgarın yüzünde ki o hayal kırıklığı bana kahkaha attırdı. Rüzgar sitem ederek"Aşk olsun ekin." kafasını hafifçe bana döndürüp,
"Ki biliyorsun aşk oldu aramızda tutkulu bir bağ var." Dedi. Ben kıkırdamaya devam ediyordum. Onların bu çocuksu halleri tatlı olmakla beraber o kadar samimiydi ki kendimi durduramıyordum. Annem yüzünde şaşkın ve kabullenmez bir ifadeyle ekine bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deli Mavi
Novela JuvenilHerkes biraz hayal kurar. Hepimiz bir gün gelecek olan güzel günlerin hayaliyle yaşarız. Ama hiçbir yarın dünden daha güzel gelmez aslında. Her yarında dolup taşar içimiz dışımıza. Her yarın yeni bir yaranın habercisidir. Belki bu yüzdendir bu kimse...