"Hey Kunhang! Bu akşam, aynı mekan, geliyor musun?"
Bana seslenen Yukhei ile başımı iki yana sallayıp hafifçe gülümsedim. Yukhei ise sen bilirsin dercesine omuz silkmiş, koreli sevgilisi Jungwoo'nun belinden tutup yavaşça uzaklaşmışlardı fakültenin giriş kapısından. Başımı kaldırıp bir süre fakültemizin eskimiş duvarlarını izledim, yosunla kaplanmış gider borularını inceledim ve batan güneşin manzarasını görmek için bahçede bir süre gezindim.
Neden her yer bana seni hatırlatıyor Yangyang?
Bu banklarda oturup sohbet ettik, şu çimenlerde attık şen kahkahalarımızı, ilk defa o söğüt ağacının altında öptüm seni...
Başımı iki yana sallayıp geçmişin izlerini silip attım, her şey geride kalmıştı. Yangyang yoktu, biz diye bir şey yoktu.
Aitlik hissi yoktu.
"Kunhang?"
Boş banka öylece bakarken duyduğum ses ile başımı arkamdaki bedene çevirdim.
Xiao Dejun.
"Dejun?"
Gülümsedi ve başını salladı Dejun. Anlaşılan adını hatırlamama şaşırmıştı.
"Uzaktan gördüm de bir selam vereyim dedim."
Tek kaşımı kaldırdım, Yangyang gittikten sonra yüzüme bile bakmaya tenezzül etmeyen Xiao Dejun, şimdi ne olmuştu da yanıma gelip selam verme zahmetinde bulunmak istemişti? Hem de olan onca şeyden sonra?
Bir süre sessizce ona baktım, oysa kendisini süzmeme bir şey dememiş, sakin bir yüz ifadesiyle konuşmamı beklemişti.
"Ne dememi bekliyorsun?"
Sonunda bakışlarımı gözlerine çıkardım ve ellerimi cebime koyup bana gülümseyerek bakan bedene ifadesiz yüzümla karşılığını verdim.
Ne istiyorsun Xiao Dejun?
"Bir şey demeni beklemiyorum, hatta konuşmaya tenezzül bile etmeyeceğini düşünmüştüm."
Omuz silktim, her şey geçmişte kalmıştı ve ben çoğu şeyi unutmuştum. Hayır, her şeyi unutmuştum ama onu unutamamıştım.
Liu Yangyang...
Benim Yangyang'ım.
"O geliyor, Hendery. Çin'e geri dönüyor."
Dejun'un ağzından çıkan sözlerle ilk başta afalladım, hatta öyle bir afallamıştım ki bir iki adım geri çekilip hafifçe açtığım gözlerimle Dejun'a bakmaya devam etmiştim. O ise sakin bir hâlde beni izliyor, tepkilerimi analiz ediyordu.
Onu bu haberi vermesi için Yangyang gönderdi.
"İyi."
Kendimi olabilecek en hızlı şekilde toparladım ve ellerimi cebimden çıkarmadan yavaşça ilerlemeye başladım.
Sakin kalmalıydım, hiçbir şey eskisi gibi değildi ve olmayacaktı da.
Yangyang, eski Yangyang değildi.
O artık benim Yangyang'ım değildi.
"Ne, sadece bu mu?"
Arkamdan bağıran Dejun ile omuz silktim ve ona dönüp dudaklarımın alayla kıvrılmasına izin verdim.
"Geldiğinde beni nerede bulacağını biliyor."
Ardından sessizce önüme döndüm ve sanki hiçbir şey olmamış gibi ilermeye devam ettim. Kahretsin, halbuki ellerim titriyor, heyecandan midem bulanıyor, net göremiyordum.
Liu Yangyang, daha gelmeden etkisini gösteriyordu.
Başımı iki yana sallayıp birkaç dakika önce Yukhei'nin dediklerini hatırladım. Bu akşam, aynı mekan.
Telefonumu çıkarıp Yukhei'nin numarasını tuşlarken ellerimin titremesi az da olsa geçmişti. Fakat mide bulantım adım attıkça artıyor, ek olarak nefes almam güçleşiyordu.
"Alo, Yukhei?"
"Kunhang?"
"Eğer teklifin hâlâ geçerliyse geliyorum."
Bir süre ses gelmedi diğer taraftan, ama birkaç sıkıcı dakika sonrasında cevap gelmişti sonunda Yukhei'den.
"Geçerli, bekliyoruz seni kardeşim."
"Tamam, beş dakikaya kalmaz oradayım."
Telefonu kapatıp derin bir nefes aldım, işte şimdi daha iyiydim. Siyah kot ceketimin cebinden sigara paketi çıkardım ve bir dal alıp paketi geri yerine koydum. Cebimden çıkardığım çakmakla sigaramı yaktıktan sonra aldığım tatla histerik olarak gülmüştüm.
'Senden sonra sigaraların da tadı değişir oldu, Yangyang.'
===
"İşlerin değişmesini diledim, ama yine senin oyunlarına geri döndük."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cigarettes after sex | henyang
Short Story"Her insanın ait olduğu bir yer vardır." Dedi profesör. İşte o an bakışlarım dalgınlaştı, anılarım canlandı. Benim ait olduğum yer, seninle seviştikten sonra sigara içtiğim o balkondu Yangyang. Başka hiçbir yere ait hissedemedim, başka hiçbir yerde...