"Bağla kemerini."
Arabayı çalıştıracakken kollarını göğsünde bağlayan ve bana trip atan bedene baktım göz ucuyla, konuşmamız kötü bitmiş, daha da konuşmaya gerek duymayıp araca binmiştik. Gönülçelen'im kırgındı bana, ben de ona kızgın.
"Nereye bırakacaksın beni?"
Kemerini bağlarken umursamaz gözükmeye Gönülçelen'e el frenini indirirken baktım ifadesiz bir yüzle, her ne kadar bana karşı kırgın olsa da küsmeyi beceremiyordu.
"Evine."
"Gerek yok, yarış alanına dön. Ben Dejun'la gelmiştim zaten o beni bırakır."
"Hayır ben bırakacağım, söyle Dejun'a gidecekse gitsin kendi eve."
Vitesi üçe alırken yol boş olduğu için istediğim kadar hızlı gideceğimi fark ettim o an, siktir, kesinlikle özleyecektim böyle hız yapmayı, Gönülçelen'le vakit geçirmeyi, Lucas ile kavga etmeyi, Jungwoo'nun dırdırını, Soyang'ın sıcak çikolatası ve vanilyalı makaronlarını...
Ölünce bir hiç olacaktım, fakat insanları güzel anılarımla bırakacaktım arkamda.
"Kunhang," Vitesteki elimin üzerinde hissettiğim sıcaklıkla yoldan anlık ayrılıp Gönülçelen'e döndü bakışlarım lakin dolu gözlerini ve titreyen alt dudağını gördüğüm anda bastım frene, durdurdum aracı. Hıçkırık sesi doldurdu kulaklarımı, ardından ağlamaktan sarsılan beden başını omuzuma koydu ve iç çekti. Tel kelime etmedim, ellerim yapışmıştı adeta direksiyona. "Seni kaybetmek istemiyorum ben, bunu biliyorsun, değil mi?"
Cevap vermedim, fakat biliyorum Gönülçelen'im beni sevdiğini, kaybetmekten korktuğunu, bensiz yapamayacağını biliyorum.
"Kunhang yalvarırım bir şey söyle..."
Güçsüz elleri omuzumu sarsarken gözlerimi kapatıp derin bir nefes verdim. Direksiyonu sıkmaktan bembeyaz kesilmişti parmaklarım. Yangyang'ın saçları boynumu gıdıklıyordu ama ben ifadesiz yüzümden ödün vermiyor, veremiyordum.
Sen ne ara böyle bir insan oldun Kunhang?
"Yangyang," gözlerimi açıp omuzuma yaslanan bedenin saçlarına koydum sağ elimi, yumuşacıktı tutamları, her telini tek tek öpmemek için zor tuttum kendimi. "Ben vazgeçtim artık. Siz de vazgeçin."
"Hayır!"
Titredi Gönülçelen'imin sesi, başını iki yana salladı hızla. Küçük bir çocuktan farksızdı hâl ve hareketleriyle ki, Yangyang zaten benden küçüktü, bir yaşın dahi olsa vardı bi ağırlığı, farkı.
"Gönülçelen..." dedim titreyen sesimle. Gelmiştim sınırıma, eğer biraz daha zorlarsa Yangyang, kabul ederdim, dayanamazdım gözyaşlarına. "...uğraşma boşuna."
"Uğraşmak zorundayım Kunhang, seni kaybetmemek için uğraşmak zorundayım! Kaybetmek istemiyorum ben, ayrılmak istemiyorum senden, ölmeni istemiyorum..."
Hıçkırarak ağlamaya devam eden Gönülçelen başını göğsümden kaldıramazken emniyet kemerini çıkartıp kucağıma çektim onu, itiraz etmeden kuruldu gönül tahtıma. Ellerini yüzünden çekmediği için derin bir nefes verdim yüzüne doğru. Sanki açıl susam açıl dersem çekilecekti elleri, görecektim benim hazinem olan güzel çehresini.
"Gönülçelen'im..."
"Bırakamazsın beni!"
Elleri yüzünden hızla ayrılırken yanaklarımdan tuttuğu gibi dudaklarıma yapışan Yangyang gözlerini korkudan kapalı tutarken dudakları oldukça hırçındı. Alt dudağımı ısırıp kanatırken bile durmamış, ilk defa fiziksel anlamda canımı yakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cigarettes after sex | henyang
Short Story"Her insanın ait olduğu bir yer vardır." Dedi profesör. İşte o an bakışlarım dalgınlaştı, anılarım canlandı. Benim ait olduğum yer, seninle seviştikten sonra sigara içtiğim o balkondu Yangyang. Başka hiçbir yere ait hissedemedim, başka hiçbir yerde...