Gönülçelen

718 64 22
                                    

Ellerim titrerken Soyang saçlarımı okşayarak teselli etmeye çalışıyordu beni. Almanya'dan dönmüş, daha evine dahi yerleşmeden beni görmeye gelmişti Yangyang. Komik bir şakaya benziyor yaşadıklarım, ama sonu güzel olmayan bir şaka.

"Daha iyi misin Hendery?"

Soyang'ın sesiyle başımı salladım ama hâlâ kendime gelebilmiş değildim. Bunca yıldan sonra, hiçbir şey olmamışçasına, sanki yaptıkları yetmiyormuş gibi geri dönmüştü Yangyang. Üstelik elinde valizi, kolunda ceketiyle.

"Soyang, geç oldu. Sen evine git istersen."

Kararan gökyüzüne çevirdik ikimiz de başımızı. Yıldızlar ara ara göz kırpıyor, şehrin ışıkları göz alıyordu. Sıradan bir Şanghay akşamı; ışıl ışıl, göz alıcı ama kalbi kırık insanlarla dolu.

"İyi olacak mısın?"

"Evet, olacağım. Biraz daha burada otururum. Sonra da belki sigara içer, belki de direkt eve giderim."

Başını sallayıp ayağa kalkan kızın elini minnetle sıktım, böylesine kötü bir günde yanımda olduğu için çok şanslıydım.

"Eve giderken dikkatli ol, kötü bir olayla karşı karşıya kalırsan anında beni ara, seni alırım."

"Taksi çağırdım."

"O zaman sana durağa kadar-"

"Hendery." Elimi sıkıp kırmızı yanaklarıyla gülümsedi Soyang. Utandığı belliydi ama çaktırmamaya çalıştığı da aşikardı. "Eve gidince seni ararım. Sen burada kal."

Usulca başımı sallayıp yavaşça yanımdan uzaklaşan kızın arkasından baktım bir süre. Daha sonra ise elimi hızlıca cebimdeki pakete atmış, bir dal çıkarıp cebime koymak yerine yanıma koymuştum içi boş sigara kutusunu.

Amacım biraz rahatlamaktı, ama ne yazık ki hayat bana yeniden güzel bir orta parmak çekmiş, gazı bitmiş çakmağım ile ortada kalakalmıştım.

"Ne güzel, tam da zamanı."

Gülerek çakmağı boş kutunun üstüne koydum, tek dal sigaram ise ağzımda kalmıştı. Yavaşça kaydım oturduğum bankta, bacaklarım kendiliğinden iki yana açılmıştı bile.

"Ateşe mi ihtiyacın var?"

Duyduğum sesle Dünya'm anında çalkalanırken dizlerimin üzerinde yumuşak baldırları hissettim. Ardından kucağıma ufak gülümsemesi ile kurulan Yangyang ile göz göze gelmiştim.

Kucağıma oturup kollarını omuzlarımın iki yanından sarkıtan gönülçelenime baktım boş boş. Eskiden ışıl ışıl parladığını düşünürdüm kahverengi harelerle her göz göze gelişimizde. Şimdiyse o ışıltılardan eser yoktu.

"Hayır, ihtiyacım yok. Sigara içmeyeceğim."

Alayla gülümseyen Yangyang başını sevecenlikle iki yana sallayıp biraz daha kurulmuştu kucağıma. Ellerim benden izinsiz ince beli kavramıştı bile. İçimi saran sıcaklık dışa vururken ne yapacağımı bilemedim o an, gözlerimi gözlerinden ayıramazken Yangyang başını yavaşça eğmiş ve dudaklarını dudaklarıma sürtmüştü.

"Sen beni bırakırsın, ama sigara içmeyi bırakmazsın Kunhang."

Dedikleri doğruydu, hem de her zerresiyle. Konuşurken dudaklarıma değen dudaklarından çıkan sözcükler beynimi bulandırıyor, nefesimi kesiyor ve bende akıl bırakmıyordu.

Liu Yangyang'ın elindeydim şu an, ve o ne isterse o olurdu.

"Seni o kadar çok özledim ki..."

cigarettes after sex | henyangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin