Yıpranmak

325 52 19
                                    

Güneş yüzüme vurduğunda gözlerimi kısıp açık perdeye baktım. İlk birkaç dakika ben asla perdelerimi açmam ki düşüncesi geçti kafamda ama asla düşünmedim odamın kapısını açıp bana gülümseyerek bakan bedenin evime gireceğini.

"Sen-"

"Konuşmamız lazım, anahtarı paspasın altında buldum bu arada."

Lucas kapıyı kapatıp odamdan çıktığında nefes nefeseydim, sinirlenmiştim ama konu Lucas olunca sinirlenemiyordum da. Zaten zor zamanlar geçirmişti benim yüzümden, bir daha kırmak istemiyordum.

Bu yüzden hızla odamdaki lavaboya girdim, işlerimi halledip saçlarımı taradıktan sonra çıktım odadan. Mutfaktan güzel kokular geliyordu, iştahım açılmıştı bir anda.

"Günaydın." Tavadaki omleti havaya atıp mükemmel bir şekilde geri yakalayan Lucas'a gülümsemeye zorladım kendimi, her ne kadar kırılsa da kalbi haklı olduğumun bilincindeydi ve bu yüzden ayrılmıştı Jungwoo'dan.

Yaptığı hataların telafisi için gelmişti belki de bugün?

"Jungwoo düzgün beslenmediğini söyledi, ben de güzel bir kahvaltının sana iyi geleceğini düşündüm ve-"

"-Ve Jungwoo ben banyodayken evden çıktı."

Sandalyeye kurulup masadaki tabaklara göz atarken Lucas öksürerek boğazını temizledi, pişen omleti tabağa koyduktan sonraysa karşıma geçti. Gözleri benim üzerimde dolaşırken ben yemekleri izliyordum.

"Gerçekten ameliyat olmayacak mısın?"

"Hayır, olmayacağım."

Başını sallayan Lucas tezgahın üzerindeki çubuklardan birini bana verip kendi çubuğunu da aldıktan sonra sessizce yemek yemeye başladı. Ben de ona uyup omletten bir parça aldım.

"Jungwoo'nun evde olduğunu nerden anladın?"

"Sen yumurta kırmayı beceremezsin. Pişirmeyi yaparsın, ama asla yumurta kıramazsın Yukhei." Derin bir nefes verdim. "Ayrıca mutfağı buram buram çilekli duş jeli kokuyor, sen naneli seversin."

Gülerek geriye yaslandı Lucas, dili yanağının içinde gezinirken göz kırpıp yemeğe kaldığım yerden devam ettim.

"Beni bu kadar iyi tanıman korkutucu."

"Sen de beni bu kadar iyi tanıyorsun Yukhei."

Gözlerimi devirerek söylendiğimde Lucas başını salladı mütevazilikle ve yeniden aldı çubuklarını eline. Sessiz geçen bir kahvaltının ardından tabakları beraber topladık, yıkanacakları da yıkadık. Balkona çıktığımızda derin bir nefes aldım, temiz hava gibisi yoktu.

"Bak ne diyeceğim, hadi dışarı çıkalım."

"Nereye gideceğiz?"

"İlk tanıştığımız yere."

Lucas'ın dedikleriyle istemsiz bir heyecan kapladı içimi, burnuma yanmış lastik kokusu doldu, kulaklarımı insanların heyecanla attığı çığlıklar sardı.

"Ne zamandır gitmiyorduk..."

"Jungwoo da gelecek."

Lucas üzerine portmantoya astığı ceketini giyerken ben ne diyeceğimi düşünüyordum.

"Araban yanında mı?"

"Evet, bu yüzden ben motoru kontrol ederken sen hemen hazırlanıp aşağıya iniyorsun."

Başımı sallayıp Lucas'ı yolcu ettikten sonra koştum odama. Ne giyeceğime karar vermiştim çoktan, hazırlanmaya başlamalıydım hemen.

Beş dakika sonrasında hazırdım ki, çıkmadan eldivenlerimi elime geçirmeyi unutmayıp yansımama göz kırpmayı da ihmal etmemiştim.

"Son günlerin bunlar, tadını çıkar Kunhang."

Kapıyı kilitlerken hafifçe mırıldanmış, söylene söylene inmiştim merdivenleri. Ve sonuç olarak arabasının kaputuna yaslanmış beni bekleyen Yukhei ile karşı karşıya gelmiştim.

"Yavaşlamışsın."

Gülerek dediklerine göz devirerek karşılık verdim. Ama lafımı da esirgememiş, cevabımı peşisıra sıralamıştım.

"Akciğer kanseriyim ya, normal."

Anında gülmeyi kesti, göğsüne bağladığı kollarını çözdü ve gözlerini kaçırdı Lucas. Güldüm, şaka yaptığımı anlamamış mıydı bu aptal?

"Sakin ol, sadece şaka yaptım."

"Bunun şakası olur mu sence Kunhang?"

Arkamdan gelen ince sesle gözlerimi kapatıp hayal gördüğümü söyledim içten içe kendime. Şimdi gelmemiş ol, lütfen şimdi gelmemiş ol ve sözlerimi duymamış ol.

Ama sırtıma yaslanan baş ve belime dolanan kollarla hayal olmadığı gerçeği yüzüme tokat misali çarpmış, ağlamaya başlayan bedenin hıçkırık sesleri kulağıma dolmuştu usul usul.

"Jungwoo..."

Karnımdaki elleri tutup okşadım, Jungwoo anında geri çekilip gözlerini sildi. Bakışlarını kaçırırken arkamızda kalan Yukhei'nin titrek bir nefes verdiğimi hissettim.

"Hadi gidelim." Kalın sesi ikimizi de kendine getirirken siyah aracın ön koltuğuna oturdum. Fakat araca binmeden önce Lucas'ın Jungwoo'ya dediklerini de duymuştum.

"Ağlama daha fazla, böyle yaparak onu daha çabuk yıpratırsın."

Lucas elini yanağına koyduğunda kapattı gözlerini Jungwoo lakin başını sessizce sallayıp onu onaylandıktan sonra arka kapısını açan uzun bedenin kulağına bir şeyler fısıldayıp öyle binmişti araca. Ne konuştuklarını merak etsem de beni yıpratmamaya çalışmalarına takılmıştı kafam.

Yıpranmak mı? Çiziklerle dolu bir kağıdı daha ne kadar yıpratabilirisiniz ki? O çizikleri çeken ben iken, ne yaparsanız yapın daha fazla yıpranamam zaten.

Yine de kolay gelsin.

===

"Yaşayarak intihar etmeyi seçenlere yardım edilemez."

cigarettes after sex | henyangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin