| Taylor Swift - End game |
Merhabalar.
Nasılsınız?
Geç geldiğim için üzgünüm. Beklediğiniz ve anlayışla karşıladığınız içinse teşekkürler♡
İyi okumalar.
Geçmişi anmak her zaman canımı yakmıştır.
Hiçbir zaman anılarından kaçabilen, onları unutup ileriye odaklanabilen ya da hiçbir şey yaşamamış gibi mutlu olan birisi olmamıştım. Bunun iyi bir özellik olmadığını biliyordum, yine de karşısını alabildiğim bir şey de değildi. Kendimi bildim bileli, geçmişi kurcalayan ve oradan işime yarayabilecek bir şeyler alan birisiydim. Yalnızca üzülmek ve hatalarımı yüzüme vurmak için geçmişte takılı kalanlardan değidim. Ben sadece geçmişi unutamıyor ve unutamadığım için de kurcalamaktan vazgeçmeyerek yeni dersler çıkarıyordum.
Hala iyi bir özellik değildi ve sadece bununla yetinseydim iyiydi, fakat durmak bilmiyordum ki. Yalnızca kendimin değil, tanıştığım kişilerin geçmişi de benim için önemliydi. Hiçbir zaman geçmişi yüzünden birilerini yargılayan birisi olmamıştım, fakat onların geçmişlerini öğrenmekten de geri durmuyordum. Bir kitabı okumak gibi geliyordu bana, o insanın geçtiği yolları gördüğümde elbet kendime bir şeyler buluyor ve sonuçlar çıkarıyordum. Aynı hatalara düşmemek, utanç verici anlar yaşamamak için kendime geliştirdiğim bir savunma şekliydi bu.
Fakat bazen, bazı zamanlarda karşıma öyle insanlar çıkıyordu ki, geçmişlerini hiçbir sebep olmadan deli gibi merak ediyor, zihnine girip öğrenemiyorsam araştırarak buluyordum. Olaya atlamak için hazırda bekleyen merakımı o insanlar besliyor, büyük soruların arasına sürüklenmek zorunda kalıyordum. Ve bazı zamanlarda, bilgiye karşılık bilgi oyunu yüzünden onlara kendi geçmişimi de açmak şart haline geliyordu.
O insanlardan birisi, hatta beni merakla en çok baş başa bırakanı, şüphesiz, Kim Taehyung'du.
Şimdiye kadar birisine karşı merakı bu derece yoğun hissettiğimi hatırlamıyorum bile. Başından beri söylediğim gibi, Taehyung'a beni bağlayan en güçlü duygu meraktı. Her anını, geçmişini, şimdiki zamanını ve geleceğini merak ediyorum ve bunun kesinlikle karşısını alamıyorum. Zehirli bir sarmaşık gibi etrafıma dolanmış ve beni savunmasız bırakmıştı. O, bu konuda uzmandı. Beni nasıl delirtmesi gerektiğini iyi biliyordu.
Susuyor, saklıyor, kaçıyor ve ben ona dökülene kadar bana bir şeyler söylemiyordu. Biraz benim gibiydi, biraz değildi. Biz tamamen farklıydık, fakat bir yerde de aynıydık. İkimizin de esiri olduğu merak vardı, yine de merak konusunda benden daha kötü durumda değildi. İkimiz de geçmişi merak ederdik, fakat ben karşımdakini açmak için kendimi öne sürerken, o karşısındakini açmak için kendini kapatırdı. Ve karşıdan bir atak gelene kadar da bir şey söylemezdi.
Tıpkı şimdi olduğu gibi.
"İki yıl önceki savaştı," diye mırıldandım elimdeki bardağı daha çok kavrayarak. Bakışlarım ondan kopalı dakikalar olmuştu, pencereden dışarı, şehrin manzarasına bakıyordum.
Yine bir pazar gününde olduğumuzdan Taehyung bunu değerlendirmemizi istemiş, beni kaçırarak güzel bir kafeye getirmişti. Yüksek bir binanın en üst katında yerleşen kafede oturmuş, birkaç sipariş vermiş, biraz sohbet etmiş ve konu dönüp dolaşıp yeniden geçmişe tutunmuştu. Son zamanlarda onunla bir araya geldiğimiz gibi sohbetimiz geçmişe yöneliyor, ikimiz de merak ettiğimiz şeyleri sormak için can atıyorduk. Şimdi de öyle olmuş, Taehyung konuyu çevire çevire buraya getirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The X || taekook
Fantasía"Gözlerini kör etmesine izin verme, Jungkook. Bu dünyada güç daima taraf değiştirir, bunu unutma. Eğer bana katılırsan," diyerek elini nazik bir tutumla bana doğru uzattı. Gözlerim gözlerinden uzaklaştı; kemikli eline, uzun parmaklarına ve elinin üz...