| Nina Chuba - power |
Kafamın içi çok gürültülüydü. Güçlerimin kontrolünü elime aldığım günden beri ilk kez bu kadar gürültüyle karşı karşıya kalıyor, onları durdurmak istesem bile, beni oyaladıkları ve düşünmemi engelledikleri için bunu yapmıyordum. Her şeyi, herkesi duyuyordum. İki sokak ileride annesinden korkup ağlayan çocuğu, iki adım ötemdeki ağlayan kedi yavrularını, iki ev ötemde kavga eden eşcinsel çifti; hepsini ama hepsini duyuyor, düşüncelerini biliyordum. Bedenimi yoruyordu; biliyordum ki kendimi dizginlemesem yorgun düşecek ve yarın iş için kalkmak istemeyecektim, ancak bugünün izin günüm olmasının verdiği rahatlıkla öylesine bir parkta, öylesine bir bankta oturmuş onların zihnimi ele geçirmelerine izin veriyordum. Bugün için yapacağım işlerin listesi bittiğinde, ne yapacağımı bilmeden kendimi attığım bu yerde fazla düşünmüştüm. Son haftalarda karşılaştığım olayları o kadar fazla düşünmüştüm ki, artık bir şeyler düşünmek istemediğimden onları özgür bırakarak çığlıklarını duymama izin vermiştim.
"Beni bırakamazsın." Diyordu iki ev ötemdeki kız karşısındakine ağlarken. Diğerinin zihni acı içinde kavruluyordu, ancak onu buna mecbur bırakan bir şeyler olduğundan gitmesi gerektiğini sayıklıyordu.
"Annem neden beni sevmiyor ve sürekli öfkeli bir şekilde yüzüme bakıyor? Keşke ben de arkadaşlarımın annelerine sarıldığı gibi dersten geldiğimde onun kollarına atabilsem kendimi." Diye içli içli ağlarken düşünüyor iki sokak ilerideki küçük, daha birinci sınıfa giden çocuk. Yumruk yaptığı ellerini yaşlı gözlerine dokundurmak istiyor, fakat tozlu oldukları için üzerine vurmaktan çekiniyor annesi yine kızar diye.
İki adım ötemde kedi yavruları acıktıkları için ağlıyorlar, daha kendi başlarına özgür hareket edebilecek duruma gelmediklerinden annelerini bekliyorlar. Sesleri korkularını haykırıyor, aynı anda birbirilerine sığınıyorlar.
Hepsinden uzakta olan ben, rastgele geldiğim parkın rastgele seçtiğim bir bankında oturmuş onları hissediyor, dinliyorum. Hepsini birden duyuyorum, ancak hepsine birden yardım edemiyorum. Bunun ağırlığı altında zihnim boğuluyor, kendi düşüncelerim yetmezmiş gibi, bunlar da yük olup omuzlarımdan sarkıyor.
Bazen sizi farklı kılan şeyler bir lanete dönüşüyor.
Kendi gücümü ve kendimi sekiz yıl boyunca lanetli diye adlandıran ben, bazı zamanlarda bunun gerçekten de böyle olduğunu düşünüp kafayı yiyordum. Çünkü her şeyi duymak, her şeyi hissetmek sandığınız kadar güzel değildir çoğu zaman. Bazen bir ölünün son nefesine tanıklık ediyorsunuz, bazen yeni bir doğumu görüyorsunuz, bazense yakarışları dinliyorsunuz, ancak hepsine dışardan bakıp kalıyorsunuz, parmağınızı bile kımıldatamıyorsunuz. İşte bu gibi zamanlarda, sizin o farklılığınız bir lanete dönüşüyor.
Bankta oturmuş bana pek işlemeyen soğuk rüzgarın saçlarımı savuruşunu izliyordum. Kendimi üçüncü şahıs gibi gördüğüm böyle zamanlar benim için cidden en sancılı dönemler olmuştur hep, çünkü bu anlarda hiç yapmıyormuşum gibi, sürekli ve sürekli bir şeyler düşünüyordum.
Bir haftaya yakın süre önce aralık sokakların birinde bana karşı savunmasız kalan kızdan çaldığım bir kaç bilgi dolanıp duruyor zihnimde. Uçları açık şekilde geziyorlar ortalıkta, parçaları birleştirip bir sonuca ulaşmak şu an için imkansız olduğundan öylece yeniden gelecekleri zamanı bekliyorum, çünkü geleceklerini biliyorum.
Yine de hava kararana yakın, elimde çok az sayda bilgi olduğundan düşünmenin bir yararı olmadığını anlayıp ayağa kalktım. Uzun zamandır oturduğumdan rüzgar dengemin hafif şaşmasını sağlasa bile, derin bir nefes alıp vererek adımlarımı parkın çıkışına yönlendirdim ve ellerimi ceplerime atarak yürümeye başladım. İki adım ötemdeki kedi yavrularını gördüm önce. Anneleri şimdi yanlarındaydı ve ağlamaları dinmişti. Sonra her geçtiğim ara sokakla başka başka enerjileri yakaladım, başka başka insanların düşünceleri doldu zihnime. Seslerini kesmek için bir şey yapmadan öylece yürümeye devam ettim, her adımımda zihnimdeki karanlık büyüdü, büyüdü ve beni içine çekecek boyuta geldi. Evime doğru ilerlediğim karanlık sokaklar anılarını açıp önüme serdi, iki ev ötemdeki kavga eden kızların bir süre önce terkettiği sokaktan geçtim. Adımlarım bir an bile kendini durdurmadı, ben bir an olsun duraksamadım. Ancak iki sokak o tarafa geçip, ağlayan çocuğu hâlâ merdivenlerde oturup içini çekerken gördüğümde kayıtsız kalamadım. Adımlarım durarak sağ tarafımda kalan ona döndü. Bir süre bir şey yapmadan onu izledim. Evinin önünde oturmuş, kendine çektiği küçük dizlerine sarılmıştı. Üstü başı pek kirli değildi, sadece biraz tozlanmıştı, kıyafetlerinin yeniliği kendini belli ediyordu. Altın sarısı tutamları dizine yasladığı alnının sayesinde dağınık şekilde dizine dökülmüştü, omuzları iç çekişlerinin etkisiyle kalkıp iniyordu ve ben tam dibine girene kadar beni farketmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The X || taekook
Fantasia"Gözlerini kör etmesine izin verme, Jungkook. Bu dünyada güç daima taraf değiştirir, bunu unutma. Eğer bana katılırsan," diyerek elini nazik bir tutumla bana doğru uzattı. Gözlerim gözlerinden uzaklaştı; kemikli eline, uzun parmaklarına ve elinin üz...