10. Bölüm

45 2 1
                                    


Sabah mutlu bir şekilde uyanıp kahvaltımı yapmıştım. Bu aralar kendimi iyi hissediyordum. Annemle günler sonra yeniden konuşmaya başlıyorduk. Hangimiz daha çok kırgındık bilmiyorum ama sorun kendiliğinden çözülmüştü. Konuşuyor olsak da aramızda, ikimizin de farkında olduğu bir soğukluk vardı. Bunu ne zaman aşardık ya da bir gün gerçekten aşa bilir miydik bilmiyorum ama herzamanki gibi bir şey yapmayacaktım. Birileri için çabalamayı çoktan bırakmıştım.

Ama yüzümdeki gülümsemenin esas sebeplerinden biri Fırat'tı... Uzun süre sonra aramız gerçekten iyiydi. Okula son bir haftadır beraber gidiyorduk. Beraber derken, Burcu da bizimle geliyordu tabi ki. Bana iyi davranıyordu. Galiba ödevlerini yaptığım tek ders matematikti. Ve hatta dünyadaki binlerce insanın aksine matematik yaparken sırıtıyordum ve bu da onun sayesindeydi.

Ben gerçekten aşıktım.

Aptal aşıktım biraz da. Onu her gördüğümde ellerim terliyor, bacaklarım tutmuyordu. Böyle bir heyecan normal miydi? Bünyem alışık olmadığından hiç normal karşılamıyordu.

Burcu'yla arkadaşlığımız da iyiydi. Yıllar sonra gerçek bir arkadaş, hatta bir kız kardeş edindiğimi hissediyordum. Gülümsememin sebeplerinden biri de oydu. Fazla sebebim yoktu ama o birkaç sebep bile benim için çok önemliydi.

Haftanın dört günü de ilk dersimiz matematikti. Bu benim açımdan çok iyiydi. Okula beraber gidiyor ve üstelik okulda da görüyordum. Ona bakmaktan derse pek odaklanamıyordum ama yine de aramızın kötü olmasını riske atmıyor, ödevleri yapıyordum. Başta şaşırsa da çabucak alışmıştı.

Yine bir okul günüydü. Kahvaltımı bitirdiğim an odama geçtim ve hazırlanmaya başladım. Saçlarımı açtım ve taradım. Yüzüme uzun süre sonra ilk defa hafif de olsa makyaj yaptım. Dar, beyaz pantolonumu ve kırmızı, bol sweatimi giydim. Evden çıktım ve aşağı indim. Zamanlamam yine iyiydi. Aynı anda onlar da kapıyı açmışlardı.

"Günaydın," diye mırıldandım, tebessüm ederek.

"Günaydın, tatlım." dedi, Burcu, herzamanki güzel gülümsemsiyle.

"Günaydın, Hazan." diye cevapladı beni Fırat, pek de ifade olmayan suratıyla. Bugün biraz farklıydı sanki?

Aşağı indiğimizde Fırat yine önden gidiyordu. Burcu'ya yaklaştım ve fısıldayarak, "Fırat'da-... Yani Fırat hocada bir değişiklik var sanki. İyi mi?"

"İyi ya, dün gece pek uyuyamadı sadece."

"Neden ki?"

"Neden olacak, tabi ki matematik! Özel derslere başlamak istiyor. Plan falan yapıyordu."

"Özel ders mi? Evde mi?"

"Evet, Hazancığım, başka nerede olacak?"

"Kendisini fazla yüklemiyor mu sence de?" Burcu yüzüme garip bir şekilde bakınca ekledim, "Yani... Uykusuz kalmak ve kendini zorlamak... Bunlar yorucu. Sağlığı için zarar. Annemden, babamdan biliyorum." Surat ifadesinden beni anladığını gördüğümde rahat nefes aldım. Bir an bir şeylerden şüpheleneceğini falan düşünmüştüm.

Herşeyi anlamak bu kadar kolay değil, sakin olmam lazım!

"Evet, bence de. Diyorum ama işte, söz geçiremiyorum."

O sırada arabaya vardık ve herzamanki yerime, arka koltuğa geçtim. Yol boyu sessizdik. Burcu abisine birkaç şey söylemişti o kadar. Ben susmuştum ve dışarıyı izlemiştim. Fırat'ın kendisini yorması, keyifsiz olması, benim de keyfimi bozmuştu. Onun herzaman mutlu ve enerjik olmasını istiyordum. Ama ağzımı açıp da bir şey diyemiyordum. Ben kimdim ki? Komşusu olmam ve arada onlara gitmem bir şey ifade etmiyordu. Ona tavsiye vermek haddime değildi. Malesef o kadar yakın değildik...

Sen Bende GizlisinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin