İnsanlar çok fazla öfkelendiklerinde ve üzüldüklerinde kendilerini sakinleştirmeye çalışırlar. Bazıları bunu nefes alıp vererek yapar, bazıları kırıp dökerek bazıları da ağlayarak. Bu yolların hepsini denemiştim bugüne kadar. Kendimi bildim bileli kendimi böyle sakinleştirmeye çalışırdım.
Ama hiç işe yaramadılar.
Ama bugün ayaklarım beni bir yere götürdü. Başta kendim de bilmiyordum, daha sonra anladım. Kalbim ve ayaklarım bir olmuş, beni oraya götürüyorlardı.
Fırat'ın gizli yerine.
Onu hatırlamak istemediğim bir durumda bile onu en fazla hatırlayacağım yere gidiyordum. Ama sakinleşeceğimi düşündüğüm tek orasıydı. Çünki orda olma düşüncesi bile bir nebze de olsa sakinleştiriyordu.
Yarım saat boyunca, belki de daha fazla sadece yürüdüm. Oraya arabayla gitmiştik ama bu sefer yürüyerek gitmeyi tercih etmiştim. Temiz hava beni rahatlatıyordu.
Oraya vardığımda yorulmuştum. Gözüm oturduğumuz banka kaydığında hafifce tebessüm etdim. Konuşmalarımızı hatırlamıştım. O sırada gözüm geçen sefer kardeşi gibi davrandığı Ömer'e kaydı. Simit satıyordu. Birkaç adım attığımda o da beni fark etdi. Gülümsedi ve gözü Fırat'ı aradı. Yanına vardım ve halsizce selam verdim.
"Bugün yalnızım," dedim, sessizce. Şaşırmıştı ama gülümsemeye devam ediyordu.
"Abla, Fırat abim neden gelmedi?"
Sustum ve bakışlarımı kaçırdım. Ne diyecektim? Bizim skandalımızla meşgul şu an?
"Herzaman Fırat'la mı gelmem gerek? Belki burası benim de gizli yerimdir?" diyerek tebessüm etdim. Ömer gerçekten çok tatlı bir çocuktu. Herkese kendisini sevdiriyordu ve bunun için çabalamıyordu.
"Abla, aramızda kalsın ama Fırat abi için değerlisin bence. Daha önce kimseyi getirmemişti buraya."
Gözlerimi ilk kez denize çevirdim ve "Keşke..." diye mırıldandım sessizce ama Ömer bunu duymamıştı.
"Simit ister misin?" diye sorduğunda cebimde olan yüz lirayı çıkartdım. Ona uzatdım ve "Bir şişe su alsam yeter," dedim.
"Başka paran yok mu? Bunun geride kalanını veremem," dedi masum masum. Gülümsedim ve yüz lirayı avucuna bıraktım. "O zaman bu sende kalsın. Ara sıra geldiğimde senden simit alırım, ödeşiriz ha, ne dersin?"
Ömer paraya büyük bir sevinçle baktı. "Sağ ol abla," diyerek cebine tıkıştırdı. Simit satmak için başka tarafa gittiğinde arkasından gülümseyerek baktım. Eğer daha fazla param olsaydı, hiç düşünmeden onu Ömer'e verirdim. Küçücük yaşında sokakta simit satması, hem de böyle bir havada, beni çok üzüyordu. Kalın giyiniyor olsa da sırf ailesine katkıda bulunsun diye bu işleri yapmasını hatırladığımda onun için üzülüyordum. Üç kardeşi vardı ve bazen babası eve yemek götüremediği için elinden geldiğince yardımcı oluyordu. Güzel bir kalbi vardı. Türkiye'de Ömer gibi o kadar çok çocuk vardı ki...
Birkaç saniye sonra düşüncelerimden sıyrıldım ve banka doğru yürüdüm. Oturup denizi izlemeye başladım. Burası çok huzurluydu, çok güzeldi. Bir insanın sakinleşmesi için gelmesi gereken yer tam olarak burasıydı. Bu kısıma fazla gelen olmuyordu. Geçen sefer de görmemiştim kimseyi. Böylesi daha iyiydi. Tam bir gizli yer.
Düşüncelerimden kurtularak denize bakmaya başladım. Gözlerimi kapatdım ve derin bir nefes aldım. Yaklaşık beş dakika boyunca öylece kaldım. Gözlerimi açtığımda sakinleşmiştim ve yaşananların verdiği üzüntüden kurtulmuştum. Şimdiyse sakin kafayla düşünme zamanıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Bende Gizlisin
Teen FictionAşk yaş tanımaz, zaman tanımaz, yer tanımaz, insan tanımaz... Aşk beklemediğimiz anda beklemediğimiz kişiye hissedilen bir duygudur. Peki Hazan hissetmemesi gereken duygular karşısında ne yapacak? Onu neler bekliyordu? Lise öğrencisinin öğretmenine...