Sabah alarmın sesine uyandım. Yorganın altına girip sesin durmasını bekledim ama 10 saniye sonra dayanamadan kalkıp alarmı kapatdım. Uykudan uyanamayacağımı bilerek benden uzağa bırakmıştım telefonu. Çok sinirbozucuydu ama uzağa bırakmak işe yarıyordu. Hemen dayanamayıp kalkmıştım.
Uykumun kaçtığını anlayarak banyoya girdim ve elimi yüzümü yıkadım. Daha sonra hazırlanıp odamdan çıktım. Dün akşam doğru dürüst yemek yemediğimden kurt gibi açtım. Anneme "Günaydın," dedim ve masaya geçtim. Kahvaltımı yapmaya başladığım sırada annem, "Bugün okuldan biraz erken çıkarsın, beraber pasta ve kurabiye yaparız."
"Çıkarım çıkmasına da, neden pasta yapıyoruz? Sen yalnızca özel günlerde yaparsın." dedim, ağzımdaki yemeği yutarak.
"Apatmana yeni birileri gelmiş. Hatta alt komşumuz olur kendileri. Hoşgeldiniz pastası götürürsün."
"Hiiç beni bulaştırma, herzamanki gibi kendin götürürsün."
"Genç de bir kızları varmış, neredeyse senin yaşında, hem tanışırsın. İtiraz istemiyorum, lütfen! Yemeğe de davet ederiz sonra."
"Komşuculuk oynamaktan nefret ediyorum."
Annem gözünü devirdi ve çayları döktü. Kahvaltımı hızlı bir şekilde yaptım ve evden çıktım. Alt kata indiğim sırada kapı açıldı ve karşımda hiç beklemediğim birini gördüm. Bir dakika! Bu okulda Fırat hocanın sarıldığı kız değil miydi? Resmen herkesin içinde çok samimi bir şekilde sarılmışlardı. Daha doğrusu kız ona sarılmıştı, Fırat hoca da karşılık vermişti. Kim derdi ki, Fırat hocanın artık gizli olmayan aşkı benimle aynı apartmanda yaşıyor ve hatta alt komşum?!
Ama herşeyden önemlisi bana ne oluyordu böyle? Kendimi kıza nefretle bakarken buldum. Neden nefret edeyim ki? Allah Allah!
"Selam, ben Burcu. Galiba aynı liseye gideceğiz." dedi bana, gülümseyerek. Yalandan gülümsedim ve kısaca "Selam," diyerek aşağı indim. Arkamdan, "Abimle gidiyorduk şimdi, gelmek ister misin bizimle?"
"İstemez." dedim, ona bakmadan ve hızla merdivenlere yöneldim. Sonra apartmandan çıktım ve otobüs durağına yürüdüm. Otobüs 5 dakika sonra geldi. En azından çabuk gelmişti, o gıcık kızı yeniden görmek istemiyordum. Umarım okulda yanıma falan gelmez. Yeminle çok kötü davranırım ona. Neden gıcık olduğumu da bilemiyorum. Galiba bir öğretmenle beraber olduğu için. Fırat hoca da kendisini çok disiplinli gösteriyordu. Aynen, çok disiplinli bir hareket bu.
O düşünceleri bırakıp otobüse bindim ve arka sıralardan birine geçip oturdum. 10 dakika sonra okulun yanındaki durakta indim ve okula gitdim. Kapüşonumu başıma takıp, yere bakarak yürüyordum. Hiçkimseyle muhattap olucak halde değildim çünki. Yani herzamanki halimdeydim...
Sınıfa girip sırama oturdum ve sinirimin hâlâ geçmediğini fark etdim. Ya bana neydi ki? Buna bu kadar sinirlenmemem lazımdı ama sebebini bilmediğim şekilde sinir oluyordum. Zilin sesi düşüncelerimden ayırdığında, kapının açıldığını ve Fırat hocanın içeri geçtiğini fark etdim. Ona her baktığımda öğrencisiyle sevgili olan bir öğretmen görecekdim.
"Merhaba çocuklar. Oturun." dedi, sınıfa bakarak. Benim hiç kalkmadığımı gördüğünde bir kaşını kaldırarak bana baktı. "Sen hiç zahmet etme, Hazan hanım."
"Ya lütfen yaşlı öğretmenler gibi kalkıp kalkmadığımı sorun etmeyin, en sevmediğim şeydir." dedim, umursamazca.
"Hayata bu kadar umursamaz yanaşmaya devam et, ben de sonunu çok merak ediyorum." dedi, gözlüğünü parmağıyla yukarı doğru itip. Ben de gözümü devirdim ve yine umursamadım. Keşke o gün o cümleye dikkat etseydim, önemini anlasaydım, hayatta her an başımıza her şeyin gele bileceğini bilseydim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Bende Gizlisin
Teen FictionAşk yaş tanımaz, zaman tanımaz, yer tanımaz, insan tanımaz... Aşk beklemediğimiz anda beklemediğimiz kişiye hissedilen bir duygudur. Peki Hazan hissetmemesi gereken duygular karşısında ne yapacak? Onu neler bekliyordu? Lise öğrencisinin öğretmenine...