4 YIL SONRA
Ah hayat, sen ne çabuk değişiyorsun böyle! Yön vermek bizim elimizde sanıyoruz ama herşey önceden planlanmış gibi. İstediğimiz gibi gitmez hiçbir şey. Bir bakmışız bir gün sonrasında yokuz, ya da hayat bizi çok farklı yerlere sürüklemiş. Bir bakmışız hayatımız tepetaklak olmuş. Ama ya tepetaklak olmuş hayatımız daha iyiyse? Beklediğimizden daha güzel ilerlerse? Bende öyle olmuştu. Aniden değişmişti hayatım. Planlarım için çalıştım, hayatıma yön verdim, yeni bir Hazan oldum.
Dört yıl önceki Hazan'a biri çıkıp da bunları anlatsaydı, o sadece gülüp geçerdi. Ciddiye almazdı bile. Peki anlatacağı şeyler neler olurdu?
Sanırım baştan başlamalıyım. Dört yıllık bir süreyi en kısa nasıl anlatırım bilmiyorum ama deneyeceğim.
Üniversiteye kabul oldum. Evet evet, oradan başlayacaktım. Üniversite... Benim için geçen dört güzel yıl. İstediğim gibi öğretmenlik okudum. Kendime verdiğim sözü tuttum ve ingilizce öğretmeni oldum. O yıllarda bir sürü arkadaş edindim, hayatımı düzene soktum, kafamdaki düşünceleri arkaplana atdım ve hayatımı yaşadım. Ne de olsa hayat devam ediyordu. Geçmişi geçmişte bırakmak lazımdı. Yani... Elimden gelen kadar.
Kendimden bahs edeyim biraz da. Baykon'da geçirdiğim ilk yıl benim için zorluydu. Psikolojik olarak çöküş yaşayarak geçirdim diye bilirim. Bunu dışarı yansıtmamaya çalıştım ve bir zamandan sonra başarılı da oldum. Kendimi derslerime verdim, Baykon'u tanımaya çalıştım. Bazen Sinan'ın arkadaşları bize geliyorlardı. Onlarla takıldım. Hatta biri benden hoşlandığını itiraf etmişti. Uzun süre sonra birinin beni sevdiğini duymuştum. Ama kalbimde bir heyecan kırıntısı bile oluşmamıştı. İnsan bazen onu ne kadar insan severse sevsin, sevdiği tarafından sevilmeyi hiçbir şeye değişmiyordu. O yüzden onu geri çevirmiştim ve o da ısrar etmemişti.
Zamanımı geçirmek için yeni edindiğim arkadaşlarımla vakit geçirdim. Hiç tarzım olmasa da sinemaya gitdim onlarla, sonra alışveriş yaptık. Bu aktiviteyi ayda bir kere yapıyorduk ve gerçekten eğlendiğimi hissediyordum onlarla vakit geçirdiğimde. Onlardan beni götürmelerini istediğim ilk yer kütüphane olmuştu. Kazandığım eski hobim bana iyi gelen birkaç şeyden biriydi, ondan vazgeçmek istemiyordum.
Günlerim aynı geçiyordu. Sonra üniversiteye kabul oldum tabi. Gittikce büyüdüm, değiştim. Geçmişten tamamen kurtulamazdım hiçbir zaman ama artık çok iyi olduğumu söylemenin mutluluğunu yaşadığımı da söylemem gerek. Herşey güzel gidiyordu. Ama bazen bir boşluk hissederdim göğsümde. Kalbim sıkışırdı sanki. Odamdaki peluş pembe pantere, masamdaki kar küresine, telefonumun kılıfına baktığımda olurdu bunlar. Ve bir gün dayanamayıp kutuya topladım onları. Geçmiş beni sadece üzüyordu. Kendimi daha fazla üzmenin anlamı yoktu.
Böylece ondan kalan son şeyler de gözümün önünden gitmişti. Peki bu yardımcı olmuş muydu? O zamanlar hayır. Ama insan alışıyor. İnsan herşeye alışır...
Üniversite günlerim güzel ama heyecansız geçti. Derslerime odaklandım, bazen kız arkadaşlarımla eğlendim, fotoğraflar çektirip paylaşmaya başladım. Normal gençler gibi oldum yani. Önceden anlamsız gelen herşey anlamlı gelmeye başladı. Fotoğraflar, saatlerce alışveriş yapmak, genç kızlar gibi giymek... Aslında o küçük şeylerin bile insanı mutlu ettiğini anladım. Ve kendimi hep mutlu etmek için çabaladım. Mutlu olmayı hakettiğimi kendime herzaman hatırlatdım.
Ve hayatım su gibi yolunu buldu. İşler güzel ilerledi. Dört yıl. Dile kolay dört yıl. Yaşadığım yere 'evim' diyebileceğim kadar uzun bir süre. Ama bana hiç bir ev gibi hissetdirmedi, biliyor musunuz? Sevdim orayı, alıştım ama hiç gerçek ev gibi hissetdirmedi. Sorun evde değildi. Bundan önceki evimde yaşadığım anlar, iyisiyle kötüsüyle tüm hatıralar orayı 'ev' kılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Bende Gizlisin
Ficção AdolescenteAşk yaş tanımaz, zaman tanımaz, yer tanımaz, insan tanımaz... Aşk beklemediğimiz anda beklemediğimiz kişiye hissedilen bir duygudur. Peki Hazan hissetmemesi gereken duygular karşısında ne yapacak? Onu neler bekliyordu? Lise öğrencisinin öğretmenine...