Multimediya: Hazan Ulusoy
*
"Ben Hazan Ulusoy. 17 yaşındayım ve ailemle birlikte İzmir'de yaşıyorum. Bu mektubu Kerem Yazıcıoğlu'nun adına olan liseye kabul olunmak için yazıyorum..."Liseye kendim hakkında kısa bir şey göndermem lazımdı ve onu saatlerce yazdıktan sonra bitirdim. İyi izlenim bırakmak için güzel yazmalıydım. Liseye gitmeye hevesli değildim ama mecburdum.
Neyse, kendimden daha açık bahs etmek istiyorum.
Ben Hazan, belirtdiğim gibi. Annem ve babamla beraber İzmir'de yaşıyorum. Annem Sümeyya, kardeşim Sinan ve babam Ekrem Ulusoy. Sinan benden 3 yaş büyük ve üniversite okumakta.
İki gün sonra lisenin son yılına başlıyacağız ve pek de heyecanlı değilim. Yani ders falan okumam. Kendi halimde birisiyim. Herkes beni ilk gördüğünde hanım hanımcık biri sanar ama hiç öyle değilimdir. Öğretmenler hep benden şikayetci olur. Çoğu zaman arka sıralarda oturup telefonla oynarım. Böyle bir kızım ama okuldaki en güzel kız olarak biliniyorum. Dediklerine göre öyleyim yani. Böyle birisinin ortamı geniş, arkadaşları çok olur, değil mi? Ama bende durumlar tam tersi, hiç arkadaşım yoktur. Benim görünüşümle kişiliğim birbirlerine zıttır, anlayacağınız üzere. Hayatım da böyle, sıkıcı.
Evet, ben derslere dahi girmeyen bir kızım ve arkadaşlarımın olmamasının sebebi kaba biri olmam. İnsanlar az konuşmayı tercih ederim. Yalnızlığı daha çok seviyorum çünki. Daha çok okulda bir köşeye çekilir müzik dinlerim. Benim en yakın arkadaşım şarkılar falan demiyorum. Sadece şarkı dinlemeyi seviyorum.
Evet, kendim hakkında bu kadar yeter diye düşünüyorum. Şimdiyse sıra benim hikayemde...
*
*
*
*
*Sabah 11 civari uyandım ve hazırlandım. Bir gün sonra okula gidecektim ve alışverişe gitmem lazımdı.
Evimiz 2 katlı normal bir evdi. Ama benim odam evdeki en büyük oda ve çok güzel dekore edilmişti. Duvarları en sevdiğim renk olan mor ile boyanmış, eşyalarım çoğu mordu. Kaba biri olabilirdim ama içimde başka bir yönüm daha var. Renkli kişiliğe sahip biri olmalı. Pek bir araya gelmiyoruz kendisiyle. Belki nadiren... Onu da kimse bilmez zaten. İçine kapanık birisi olduğumu söylemiş miydim? Ben de böyle değişik bir tipim işte. İnsanlara karşı başka, kendime karşı bambaşkaydım.
Aşağı indim ve kahvaltı sofrasının çoktan hazır olduğunu gördüm. Herkes kahvaltısını yapmıştı ve bir ben kalmıştım. Annem beni gördüğünde yüzünde kızgın bir ifade belirdi.
"Hazan, sen yarın okula gideceksin ve bu saatde uyanıyorsun. Nasıl olucak senin işin?"
"Bilmem, alarm kurarım belki. İcat etmişlerdir, değil mi?" dedim, dalga geçerek.
Annem kızgın bir bakış atdı ve bir şey demeden tabağını alıp mutfağa gitdi. Benim bu hallerime alışmıştı zaten o da. Alaycı tavırlar, umursamaz hareketler... Bana çok yakın kelimeler bunlar. Yani beni anımsatıyorlar. Daha doğrusu insanlara karşı beni...
Kahvaltı yaptıktan sonra kalktım.
"Ben birkaç şey almaya gidiyorum," diye seslendim. Okul için yeni şeyler almam gerekiyordu ama maksadım daha çok dolaşmaktı. Eskileri giymekte bir sorun görmüyordum ama annem ısrar etmişti gitmem için."Tamam. Ama çok para harcama!" diye seslendiğini duydum.
"Her zamanki gibi öyle yapıcağım zaten." yüksek sesle dedim ve sonra evden çıktım.
Alışverişim çok kısa sürdü. Zaten pek hevesli de değildim. Neymiş? Güzel kiyafetlerle başlarsam herşey güzel olurmuş. Çok ahmakca. Neyse, yalnız gitdiğim de iyi oldu zaten. Annem pembe şeyler alırdı yoksa. Daha az göze batan şeyler giymeyi tercih ederim oysaki. Mesele aldığım kiyafetler daha çok siyah renklerdi. Siyah rengi herzaman sevmişimdir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Bende Gizlisin
Teen FictionAşk yaş tanımaz, zaman tanımaz, yer tanımaz, insan tanımaz... Aşk beklemediğimiz anda beklemediğimiz kişiye hissedilen bir duygudur. Peki Hazan hissetmemesi gereken duygular karşısında ne yapacak? Onu neler bekliyordu? Lise öğrencisinin öğretmenine...