11. bölüm

35 3 0
                                    

"Bunu, kırmadan nasıl söyleye bilirim?

Bunu devralmadan nasıl söylerim?

Bunu sözlere nasıl döke bilirim,

Ruhum fazlasıyla yanlız kalmışken.

Sevdim,

Ve sevdim,

Ve seni kaybetdim..."

--

Kulaklığımda çalan Fleurie'nin "Hurts like hell" şarkısıyla, ağlayarak koşuyorum. Bu şarkı şu anki durumuma çok uygun. Yaşadığım şey beni acıtırken bile tek arkadaşlarım şarkılara sığınıyorum.

Koşuyorum.

Kalbim sıkışıyor, ağrıtıyor ve yerinden çıkacak gibi atıyor.

Ama bu sefer heyecandan değil...

---

5 saat önce...

Beni mışıl mışıl uyuduğum uykumdan anlamdıramadığım sesler uyandırdı. Gözlerimi yavaşca açtığımda yerimin beklediğimden daha rahat olduğunu hissetdim ama tam olarak bir şey algılayamıyordum. Uyandırıldığım için yüzümü buruşturduğumda, nerede olduğumu fark etdim.

Burculardaydım ve dün gece onlarda kalmıştım. Dün geceyi hatırladım ve bunu hatırladığımda bakışlarım hızlıca yatdığım yere kaydı.

Aman Allah'ım, bu da ne?!

Fırat'la uyuyordum!

Evet, resmen başım göğsünde bir şekilde uyanmıştım. Nefesimi tutdum aniden. Kalbim deli gibi atarken hızlıca bizi inceledim. Fazla geniş olmayan ama ikimizin sığdığı kanepede uzanmıştık. Benim bir elim Fırat'ın üzerindeydi ve uyandığımda başım göğüs kafesinin üzerindeydi. Bakışlarım aşağı kaydığında ayaklarımın onun ayaklarının arasında olmasını görmemle kalbim daha da hızlı atmaya başladı. Bir elini belime dolamıştı ve sıkı sıkı tutuyordu. Bir kısmım resmen onun üzerindeydi. O kadar yakındık ki, kalbim heyecandan patlayacaktı neredeyse.

Karnımda kelebekler savaş veriyorlardı sanki. Kalbim deli gibi atıyordu ve neredeyse nefes almayı unutuyordum. Nefes almakta bile zorluk çekiyordum. Yüzümün kızardığını hissetdiğimde kendimi biraz geri çektim. Garip sesler çıkartarak beni kendisine çekti yeniden.

Allah'ım, sen kalbime mukayet ol yoksa sana geleceğim!

Bu pozisyona nasıl gelmiştik; hiçbir fikrim yoktu. Ama şu anki halimiz yıllardır sevgili olan iki sevgiliyi andırıyordu.

Öyle yakın, öyle iç içe...

Bakışlarım yüzüne kaydı. Bir bebek kadar masum görünüyordu. Çok sakin ve huzurlu bir uykunun içindeydi anlaşılan. Gerçekten hiç fark etmemiş miydi yanında uyuduğumu? Uykusu ağır olmalıydı.

Halimizi ve onu incelediğim üç dakikanın sonunda kendime gelmeye çalıştım. Böyle yakın olduğumuz için heyecandan delirecek ve mutluluktan havalara uçacak bile olsam, kalkmam lazımdı. Mantıklı düşünmeliydim, eğer uyanıp bizi bu durumda fark ederse ne olurdu? Ya da Burcu bizi bu halde görürse? Utanırdım ve utancımdam bir daha yüzlerine bile bakamazdım. Kendime gelmem ve çaktırmadan kalkıp gitmem gerekti.

Yavaşa kıpırdandığımda bir gözüm Fırat'taydı. Uyanmasını istemiyordum ve korkuyordum da. O yüzden de olağanüstü çabalar sarf ederek ayaklarımı, ayaklarından kurtardım. İlk adım tamamlanmıştı. Daha sonra yavaşca doğruldum ve belime dolanmış kolundan da kurtuldum. Yavaşca ve ses çıkarmadan üstünden kalktığımda rahatlayarak nefesimi dışarı verdim.

Sen Bende GizlisinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin