06: öksüz kalan çocuklar

474 75 32
                                    


"Atlanta Hawks topu diğer yarı sahaya götürmeye çalışıyor."

"Hadi millet, enerjiyi tavan yaptıralım!"

"Sayı yapıyor."

"Kamera yediye geç, Changbin hazırlan."

"Minho, atış yüzdelerine ihtiyacım var."

Koordinatörün, yanından elinde kavhesiyle ve heyecanlı bir şekilde geçerken söylediğine hızla karşılık veren Minho, önündeki monitörde yeni sekmeler açmaya koyulmuştu. Fakat ellerinin titrediğini hissediyordu. Bu işi yıllardır yapıyor olsa da bu tarz önemli maçlarda gerilmeden edemiyordu.

Maç kadar önemli olan bir şey daha varsa, bu da bulundukları sektörün oldukça geniş ve kapsamlı olmasıydı. Her şey evdeki ekranı takip ederken elinde birkaç atıştırmalıkla tezahürat yapmak kadar keyifli olmuyordu örneğin. Tüm bunların arkasında Bay Yang'ın koordinatörlüğünde Changbin ve Minho gibi çalışanlar sahada bulunan onlarca kameramanın görüntülerini canlı yayına aktarmak için görevliydiler ve en ufak bir hatalarında yayının tüm akışını bozabilirlerdi. Bunun için de maça iyice hâkim olabilmeleri, odaklarını ayırmamaları gerekirdi. Basket oyuncuların fiziksel yoğunluğu, bu çalışanların zihin yorgunluğunun yanında oldukça az kalıyordu, hemen hemen.

"Sekiz, hazır ol. Sekizi yakınlaştırın. Yaklaş yaklaş yaklaş! Sekize geçin!"

Sekiz numaralı kameraman işaretini alır almaz monitöründe görevli çalışan gerekli düzenlemeleri yapmaya başlamıştı. Evet, maç sahiden iyi bir akışa sahipti fakat Bay Yang işine o kadar coşkuyla odaklanmıştı ki şu an onun emrinde çalışan bütün görevliler neredeyse basket oynayanlardan daha fazla yoruluyordu.

"İki, hazır ol. İkiye geçin. Sonra altı var, altı nerede?"

Changbin monitörüne eğilirken önce kulağındaki kulaklığı, sonra da yanağındaki mikrofonu düzeltti. Monitöre iyice odaklandığında koordinatörün sabırsız ikazlarına karşılık vermek zorunda kalmıştı.

"Bekle biraz, Hawks baskı yapacak. Defans oyuncularında kalmalıyız."

"Pas geliyor, Bibby topu çalıyor ve pota altındaki Smith'e atıyor!"

Spikerin maçı sunan sesi duyulduğunda Bay Yang büyük ekrandan alınan sayıyı izliyordu. Memnuniyetle Changbin'e döndüğünde bu güzel açıyı yakalamak adına kamera değiştirmesine izin vermediği için mutluydu içten içe.

"İyi düşündün Bin." İşaret parmağını ona uzatıp göz kırparken Changbin rica anlamında gülümsemişti sadece.

"Minho, atış yüzdelerini istemiştim. Hadi, zeki olmamak için çok çirkinsin. Hızlanın."

Bay Yang'ın söylediklerinden sonra öylece bakakalan Minho bir kenara, bakışları çakışan Changbin ve Bay Yang bundan epey keyif alıyor gibiydi. Çünkü Changbin Bay Yang'ın onları hırslandırmak için her şeyi söyleyebileceğini biliyordu. Aksi takdirde Minho'ya çirkin demesinin imkânı yoktu, bunu herkes gibi kendisi de biliyordu.

"Ondan nefret ediyorum."

Minho'nun Changbin'e dönüp kurduğu cümlenin ardından arkadaşı gülerek omzuna hafifçe vurmuştu sadece. Bay Yang'ın sesi tekrar duyulmuştu çünkü.

"Dört, hazır ol."

"Birinin onun üzerine cinayet suçu atmasını istiyorum, anlıyor musun? Suç mahallinde parmak izleri falan."

Minho koordinatörünün söylediklerini yaparken söylenmeye devam ediyordu. Changbin onu sadece sessiz gülüşleriyle takip ettiğinden göze çarpan yine Minho olmuştu.

somehow│changlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin