31: havaalanı

137 23 3
                                    


"İşin aslı bazen bir işi tek başına yaptığında çok daha iyi bir sonuç çıkıyor, değil mi?"

Felix, oturduğu koltuğun hemen karşısında oturan Lia'ya yüzündeki zoraki tebessümle kuruyordu cümlelerini. Sosyal hizmetlerin son görüşmesinden  sonra, şimdi burada yalnız başına görüşüyor olmak oldukça tuhaftı. Yalnız başına ebeveynlik yapıyor olmak, kırıklarla dolu olmak, babalığı yalnız üstlenmek. Ve buna rağmen karşısındaki kadına iyi gibi görünmeye çalışmak.

Changbin'e, Hyunjin'e, hatta Seungmin ve Chan'a bile içindekileri bağırarak söyleyemediği onca aydan sonra burada tek başına iyi rolünü oynamanın zorluğuyla boğuluyordu. En acısı da boğazındaki yumru, hiç geçmiyor, bazen nefes bile aldırmıyordu.

"Tablo yok, tartışma yok.. Biliyorum, asıl fikir bu değildi. Ama zaten hangimizin fikri ebeveyn olmaktı, değil mi?"

Lia aynen öyle dercesine gülümseyerek başını salladığında, Felix'in bu cümleleri kurabiliyor olmasıyla gurur duyuyordu. Baktığı davanın bu şekilde ilerliyor olması beklenen şey olmasa bile karşısındaki adamın güçlü görünme çabası her şeyden önemliydi. Altında yatanları Felix'in anlamadığını düşünmesine rağmen görebilse bile.

"Değil mi güzelim?"

Felix, kendini onaylarcasına yerde oyuncaklarıyla oynayan küçük kızın saçlarını okşadığında yüzündeki tebessüm burukça kırıldı. Ne zaman ona bakıp böyle cümleler kurmaya çalışsa göğsünde bir ağırlık hissediyordu.

Gözleri küçük kızdan ayrılırken duvardaki büyük çerçeveye takıldığında, Changbin ile kendisinin ortalarındaki Rosie'ye sarıldığı fotoğraf onu derince yutkunmaya itti. Boğazındaki yumru ona yine izin vermese de. Tam da o an, deli cesaretine teslim oldu.

"Üzgünüm. Bunu yapamam, bu doğru değil."

Karşısındaki kadının kaşları çatıldığında elindeki dosyayı kapattı. "Bir sorun mu var?"

"Evet, ben bir salağım." Felix yerinden kalkıp yerdeki kızı kucağına aldıktan sonra kadına bakarak cümlelerine devam etti. "Yeniden program yapmam gerek. Özür dilerim. Havaalanına gitmeliyim."

"Ne?"

Kadın yüzündeki bir şey anlamayan ifadeyle bakakaldığında Felix anahtarını alıp kapıya koşmaya başlamıştı bile. Lia ise hâlâ ne olduğunu anlamadan kendini peşinden giderken bulmuştu.

İncheon'a havalanacak uçağı bekleyen Changbin'e.

"Hadi, aç şunu."

Birkaç dakika içinde arabayı sürerken bir yandan da Changbin'i arayan Felix gergince yan koltukta oturan Lia'ya döndü. Onun da kendisine eşlik etmesini beklemiyordu, bu yüzden kendini açıklamak zorunda hissetmişti. "Sizin için daha sonra da gelebilirdim."

"Bu son görüşmemiz, önümüzdeki ay ayrılıyorum. Öyle ya da böyle bunu bitireceğiz."

"Ah." Felix kadının söylediklerine zoraki bir tebessümle başını salladığında yola geri döndü. Direksiyonu öyle sıkıyordu ki, sanki bu şekilde yola daha iyi odaklanabilecekmiş gibiydi. Arada arkadaki çocuk koltuğunda oturan Rosie'ye bakıyor, gerçek bir ebeveyn gibi davrandığına hayret ediyordu.

"Oraya çabuk gitmek istiyorsan diğer arabalardan hızlı sürmelisin."

Felix yanındaki kadının yaptığı açıklamayla ona döndüğünde yüzünden çaresizliğin okunduğundan bihaberdi. "Ama senin işin beni gözlemlemek.."

Sana uçağı yakalatmaya çalışıyorum." Lia'nın yola bakarak kurduğu cümleye anlam vermeye çalışırken kadının sesi bir anda yükseldi. "Yürü!"

"Ah, tamam!" Heyecan ve gerginlikle yola geri dönen Felix gaza bastığında havaalanına giden yol ayrımına girmişlerdi artık.

Bu esnada, uçak kapısının önündeki bekleme alanında kapıların açılma saatini bekleyen Changbin, sırt çantasınan çıkardığı dizüstü bilgisayarında yüklü olan videoları seyrediyordu asık bir yüz ve ağır bir kalple.

"Buraya gel."

Ekranda oynayan videoda Rosie, yalpalayarak ayağa kalkmayı başarmış ve dengesiz birkaç adım atıyordu. Hemen yanındaki Felix ise yüzünde cenneti hatırlatan geniş gülümsemesiyle Changbin'in kadrajına girmişti.

"22 Temmuz 2022, ilk adım."

Felix yüzündeki gülümsemeyi ekranı seyreden Changbin'e bulaştırdığında ellerini çırparak küçük kızın peşinden gitmeye başladı.

"Nereye gidiyorsun, buraya gel!"

Changbin'in yüzündeki tebessüm dudaklarında solarken kameranın Felix'e odaklanmasıyla ihtiyaç dolu bir yutkunmayla devam etti ekrana bakmaya. Ta ki, ekrandaki video dışında bir ses duyulana kadar.

"Güzel bir ailen var."

Hemen yan koltukta oturan yaşlı bir kadın, Changbin'e ve ekrana bakarak sıcak bir tebessümle kurmuştu cümlesini. Changbin ise şaşkın ama cümlenin ondaki ağırlığıyla gülümseyerek başını sallamıştı kadına.

Aile? Aile.

"Teşekkürler."

Changbin ekrana daha yoğun bakışlarla döndüğünde bu defa hoparlörden geldiği belli başka bir ses duyuldu.

"Bayanlar ve baylar, İncheon'a gidecek 722 sayılı uçak şu anda girişe hazırdır."

Changbin duyduğu anonsun ardından ilerideki kapıya baktı bir süre. Gitmek veya kalmak. Ya da beklenti.

Ama yoktu.

"Merhaba, en hızlı şekilde terminal T'ye gidebileceğim bir yerden iki bilet istiyorum!"

Felix nefes nefese kalmış bir şekilde kurdu cümlesini kucağındaki Rosie ile yaslandığı gişenin arkasındaki adama.

"Üç bilet." Hâlâ yanlarında olan Lia, Felix'in ona şaşkın bir şekilde dönen bakışlarına rağmen devam ettirdi cümlesini. "Arabada beklemeyeceğim."

Felix daha fazla üstelemeden önüne döndüğünde biletler alınmış ve x-ray için kuyruğa girilmişti. Ceketi hatta ayakkabılarını dahi çıkaran Felix kucağındaki bebekle cihazın içinden geçerken yandaki görevlinin sert ikazıyla kalakaldı.

"Bebeğin ayakkabıları da, beyfendi."

"Alay mı ediyorsun? Onlar bebek ayakkabısı!" Felix'in yorum yapamayışı üzerine Lia adama bağırdığında, görevlinin yüzündeki ifade değişmemişti bile. Bunun üzerine Lia sinirli bir nefes vererek Felix'in kucağındaki Rosie'yi kendi kucağına aldı. "Bebeği bana ver, sen git."

Felix kucağından alınan bebeğe ve Lia'ya bakarken kadının tekrar gitmesini söyleyen mimikleriyle karşılaşınca diretmedi. "İşte. Teşekkürler."

İkisini arkasında bırakıp cihazdan yeniden geçtiğinde ayakkabılarını ayağına geçirip ceketi elinde koşmaya başladı. Tavandaki tabelalara bakıp hiç durmadan koşmaya devam ederken arkasından gelen topuklu seslerinden Lia'nın da Rosie ile onu takip ettiğinin farkındaydı.

Adımları hızlandıkça umudu da arttı. İçinde biriken heyecan ona güç verirken nefes nefese, Changbin'i görebilmenin umuduyla insanları aşıp kapıya ulaştı.

Changbin yerine gördüğü tek şey ise büyük ekrandaki İncheon uçağı için yazılmış "ayrıldı" yazısıydı.

Durduğu yerde, aldığı sesli nefesler arasında ekrana bakmaya devam ederken ağlayamadı bile Felix. Çünkü arkasında onu bekleyen bir bebek vardı. Tek başına kalmış olsa da bir babaya ihtiyacı olan bebeği vardı. Bu yüzden arkasını dönüp çaresiz bakan Lia'nın kucağından aldı küçük bebeğini. Ve sıkıca sarıldı ona.

Yeni edindiği ilacıydı bu: Rosie'ye sarılıp derin bir nefesle kokusunu solumak.

5.02

somehow│changlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin