Changbin memurun ona verdiği anahtarla kapıyı açmasının ardından ışıkları da açması bir olmuştu. Felix ile geldikleri evin içini süzerken tekrar ağlamamak için çok zor duruyorlardı. Merdivenin basamaklarında Rosie'nin oyuncakları vardı. Ve holde yeni kurumuş çamaşırlarla dolu bir sepet.Felix derin bir iç çekmişti. Resmen en yakın arkadaşının kokusu sinmişti eve. İlerleyip salona geldiklerinde ikisi de kendini bir koltuğa bırakmış ve uzunca sessizliğe bürünüp etrafı incelemişlerdi bir süre. Sessizliği bozan Felix'in çalan telefonu olmuştu. Arkadaşının avukatı arıyordu ve kısa sürede o lanet konuşmaların içine girmişlerdi bile.
"Hayır, hayır. Onu neden bu gece göremediğimizi anlayamıyorum. Hayır hanımefendi, protokolünüz umrumda değil. Bu.." Felix devam edecekken yumruk yaptığı elini dudaklarına bastırmıştı. Rosie'yi oradan almak için epey diretmişti ama aptal bir protokol onlara engel oluyordu.
"Evet. Bu numarada olacağız."
Telefonu kapatıp koltuğa fırlatırken sinirle attığı voltaları sonlandırıp kollarını birbirine sarmıştı. "Sabah sekize kadar hiçbir şey yapmayacaklar!"
Changbin sonunda onun gibi ayağa kalktığında biraz olsun sakinleşmesini umuyordu. Bu durumda yapabilecekleri başka bir şey de yoktu zaten.
"Tamam, ama eminim durumu iyidir. Neden bu gece burada kalmıyoruz? Erkenden ararlarsa burada olmuş oluruz, tamam mı?"
"Tamam."
"Hadi, misafir odasına git."
Changbin saçlarını dağırıtken Felix'i pes ettirebildiği için biraz olsun rahatlamıştı. Felix de kollarını çözüp ilerlemeye başlarken onaylamıştı onu.
"Olur. İstersen sen de onların odasına geç."
"Kalsın. Burada yatarım."
Ceketini çıkarıp koltuğun başına atarken Felix çekingence başını sallamış ve misafir odasına çıkmak üzere merdivenlere doğru ilerlemişti.
"Sabah görüşürüz."
"Teşekkürler, Changbin."
Felix'in normale nazaran daha içten çıkan sesi karşısında şaşırmamaya çalışmıştı Changbin. Bunun yerine dudaklarını birbirine bastırarak başını sallamıştı. İkili ayrıldığında Changbin kendini koltuğa, Felix ise misafir odasındaki yatağa bırakmıştı. Arkasında bir şeyin onu rahatsız ettiğini fark eden Changbin doğrulduğunda Rosie'nin civciv peluşuyla karşılaşmıştı. Ne kötüydü ama, babalarının kokusu diğer eşyalarla birlikte bir de bunda kalmıştı yalnızca. O da belki.
Bu ve bunun gibi düşünceler. Birini kaybettiğimizde aklımızdan çıkmaz ve bizi sonsuz bir sorgulamaya iterdi. Öleceksek neden yaşıyoruz? Birileri bizi bırakacaksa neden tanıştık? Neden benden önce o?
Changbin ve Felix'in zihni de epey kalabalıktı tüm bunlar sayesinde. Ne zaman sabah olduğunu fark edememişlerdi mesela. Felix daha fazla yatakta debeleneceğini anladığında odasından çıkmış ve girdiği mutfakta en son arkadaşlarının yerleştiği bulaşık makinesini boşaltmaya başlamıştı.
Tabak seslerini duyduğunda Changbin de dönüp durduğu koltuktan kalkmıştı sonunda. Saçlarını düzeltmeye çalışırken mutfağa, Felix'in yanına gitmişti.
"Kimse aradı mı?"
"Sadece avukatları. Şu an buraya geliyor, bizimle konuşmak istiyormuş."
Birbirlerine döndüklerinde ruh gibi göründüklerini fark etmişlerdi. Bunun kaçınılmaz son olduğu kesindi, sadece dışarıdan görmek ya da görülmek insanı biraz daha incitiyordu. Acınacak konumda olmak. En basitinden örnekle, dakikalar önce gelen ve ikiliyi bir masada karşısına alan avukat da tam olarak bunu yapıyordu şu an.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
somehow│changlix
Fanfic"Chan ve Seungmin'in neden bizi seçtiğini artık anlıyorum. Sen, ben ve Ros, bir şekilde bir aile olduğumuz için. Onlar gibi. Gittiğim zaman yalnızca onu ya da seni değil, bizi özlüyorum. Ailemi özlüyorum." │ chanmin & uyarlama (çeviri değil) │02 Ma...