32: seni seviyorum

147 23 3
                                    


"Orada bütün yolu koştum ve Rosie'yi ben aldığım zaman her şey yoluna girecek sandım.."

Evin bahçesine park edilen arabanın içinde ağlayan Lia, elindeki selpakla gözlerini silerken Felix'in çaresiz bakışları karşısında kendini durduramıyordu.

"Biliyorum. Harika iş çıkardın.." Gülümseyerek onun gözyaşlarını dindirmeye çalışırken içinde bulundukları durumun saçmalığını sorguluyordu bir yandan. Roller biraz karışmış gibiydi sonuçta ve hâlâ ağlayamıyor olması biraz garipti işte.

"Beni merak etme. Ben iyi olacağım. Rosie benimle." İkisi de arka koltukta ördek peluşuna sarılmış küçük kıza baktığında Lia yeniden içini çekti ve Felix cümlelerine devam etti. "Belki de bu şekilde olması gerekiyordu.."

"Tekrar ağlamayacağım."

"Rosie'yi içeriye götürmeliyim."

"Ah, evet, tamam."

Lia kemerini çözdüğünde Felix de arabadan çıkmış ve arkadaki Rosie'yi kucağına almıştı. Arabanın arkasından dolanan Lia onları gördüğünde elindeki selpakla gözlerini silerek gülümsedi. "Harika bir baba olacaksın."

"Teşekkürler.." Felix arabanın arka kapısını kapattığında yine karşı karşıya kaldılar Lia ile.

"Shk'ye testi geçtiğini söyleyeceğim."

"Teşekkür ederim."

Felix söyleyecek başka bir şey bulamayıp verandaya adımladığında hâlâ ona bakan Lia dolu gözleriyle yumruğunu kaldırıp yeniden seslendi ona. "Cesur ol!"

Felix gülerek ona bakarken bir adım sonra yeniden arkasını dönen Lia elindeki peçeteyi göstererek yeniden mırıldandı. "Ağladığım için çok üzgünüm."

"Sorun değil, eskiden ben de ağlardım."

Lia başını sallayıp bu kez bahçeden çıktığında Felix de anahtarını bulup kapıyı açabilmişti. Salona girdiğinde kenardaki beşiğe bıraktığı Rosie'yi elindeki anahtarla kandırmayı başardığında gülümseyerek saçlarından öptü onu. "Anahtarı mı istiyorsun? Al bakalım. Geçen seferki gibi kaybetme yeter."

Felix beşiğin yanından ayrılıp ceketini çıkararak içeriye girerken karanlık salonun ilerisindeki kanepede oturan bedenle nefesi kesilmiş gibi yerinde sıçradı. "Tanrı'm, Changbin! Tanrı'm!"

Changbin oturduğu yerden kalkıp iki elini kaldırarak Felix'e doğru yürüdüğünde yüzünde sıcak bir ifade vardı. "Seni korkutmak istemedim. Anahtarım vardı ve senin Lia için evde olacağını sandım."

"Changbin." Felix göğsündeki ellerini indirip derin bir nefes vererek ona doğru bir iki adım attı. Fakat Changbin konuşmasına izin vermemişti.

"Lütfen bir şey söyleme. Sadece dinle." Changbin iki elini kaldırmış bir şekilde onu durdurduğunda ses tonu gittikçe yoğunlaşmıştı.

"Sonunda Chan ve Seungmin'in neden bizi seçtiğini anladım. Onların en yakın iki arkadaşları olduğumuz için değil. Sen, ben ve Ros ile birlikte bir şekilde bir aile olduğumuz için."

Ellerini indirip derin bir nefes verdikten sonra Felix'in kendi gözlerinin içine bakan gözlerine karşı cümlelerine devam etti. "Onlar gibi. Bu yüzden bizi seçtiler."

Dudakları hafifçe kıvrıldığında Felix sonunda gözyaşlarının bittiğini düşünen zihniyle iddiaya girmiş gibi gözlerinin dolmasına seviniyordu.

"Gittiğim zaman, yalnızca onu ya da seni değil, bizi özlüyorum. Ailemizi özlüyorum."

Changbin onu durdurduğundan beri tek kelime edemeyen Felix zorlukla yutkunduğunda Changbin'in devam etmesine ihtiyacı varmış gibi bakıyordu gözlerine. Ve karşısındaki onu çok iyi anlıyordu.

"Geçmişte olmadı, biliyorum. Tanışmalı, aşık olmalı ve sonra bebek sahibi olmalıydık ama umrumda değil. Nasıl olduğumuz umrumda değil, çünkü seni seviyorum. Ailemizi seviyorum."

"Changbin." Felix karşısındakinin gittikçe kısılan sesine karşılık devreye girdiğinde bir adım daha attı ona doğru. Çatallanmış sesi ve dolu gözleriyle nasıl göründüğünü umursamayarak gülümsüyordu yalnızca. "Ben havaalanındaydım."

Changbin de kaşları çatılmış bir şekilde, aynen Felix'in yaptığı gibi ona doğru bir adım attığında dudaklarında belli belirsiz bir sırıtış oluştu. "Benim bilmediğim bir seyahat mi planladın?"

Bir anlığına gözlerini kapatarak gülümsedi Felix. "Hayır."

"Peki seni seviyorum dediğimi duydun mu? Çünkü tekrar söyleyebilirim."

"Söyle."

"Seni seviyorum."

Karşısındaki adamın söylediği iki kelimeyle yüzündeki tebessüm büyürken bunu yarıda kesen dudaklarına yapışmak olmuştu. Boynuna sarıldığı Changbin'i kendisine öyle çekiyordu ki kollarıyla, her an gitmesinden korkuyor gibiydi bu tutuş. Fakat Changbin onun dudaklarını öperken bir o kadar rahat ve emindi.

Ailesini bırakıp hiçbir yere gitmeyecekti.

5.55

somehow│changlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin