"Nasıl tanıştıklarını bilmiyordum.""Avustralya hikâyesini mi?" Kihyun inanamayan gözlerle sevgilisine bakarken kaşları düşmüştü.
"Evet."
"Seungmin'in oradaki kısa tatili sayesinde tanıştıklarını duymuştum. Anlatırlarken çok daha etkileyiciydi."
Chankyun'u sevgilisi yerine hemen yanlarındaki Wooyoung cevaplamıştı. O da herkes gibi bu hikâyenin etkilenen üyelerinden biriydi.
"Peki, bebeğe ne olacak şimdi?"
Kihyun merakla etrafındakilere bakarken evin bir köşesinde toplanmış gruptan cevap verebilecek tek kişinin sesi duyulmuştu bu defa. Jihyo.
"Duymadın mı? Arkadaşlarından birini vasi yapmışlar. Şu bekâr aşçı."
"Bir de sürekli güzel kokan şu kaslı adamı." Wooyoung kadının cümlesini tamamladığında tüm bunlardan habersiz olan Kihyun büyük bir şaşkınlıkla dinliyordu hepsini. Felix ve Changbin'in anlaşamadığını artık tüm mahalle biliyordu sonuçta. Şaşırmak pek de anormal durmuyordu yani.
"Cidden o ikisi mi?" Daniel karısını en az Kihyun kadar şaşırmış bakışlarla izliyordu. Ufaklıklarla olan meşguliyeti onu Jihyo kadar sosyal olmaktan alıkoyuyordu çünkü.
"Çok ilginç. Sanırım bir süre daha buralarda olacaklar."
Chankyun son yorumda bulunduğunda grup sessizce ellerine tutuşturulmuş alıştırmalık tabaklarıyla uğraşmaya başlamıştı. Kimsede bir şeyler yiyecek iştah yoktu.
"'Güzel kokan adam' derken ne demek istedin?"
Uzun sessizliğin ardından sevgilisine dönen San, etrafındaki herkesten ciddi olup olmadığını sorgulayan bakışlar kazanmıştı fakat kimse bu durumun üzerinde durmuyordu o an. Wooyoung da sevgilisinin kucağından kızını alıp gözlerini devirmekle yetinmişti zaten.
"Anne, geldiğin için çok teşekkür ederim. Sensiz bunun altından kalkamazdım."
Felix az önce elinde olan tabağı da kanepedeki misafirlerden birine ikram etmiş, ardından kucağında Rosie ile oturan annesinin yanına gelmişti. Büyük ev siyah giyimli insanlarla doluydu. Daha geçeli birkaç ay olan doğum günü partisinde rastladığı kalabalıkla aynıydı bugün de. Chan'ın iş arkadaşları, Seungmin'in kuzenleri ve mahalledeki cana fazla yakın olan komşular.
"Ne demek bebeğim."
Sarışın kadın oğlunun yanağını okşarken Felix aslında buna ne kadar ihtiyaç duyduğunu hissetmişti. Günlerin birbirini kovaladığı haftalarda öyle çok koşuşturması, uykusuz gecesi ve yoğunluğu olmuştu ki; annesinin kolları arasına girip saatlerce orada kalmak tek ilacı gibi hissettirmişti ufak bir dokunuşuyla. Fakat şu anlık gerçekler, Chan ve Seungmin'in evini cenaze töreni nedeniyle doldurmuş olan insanlarla ilgilenmekti.
"Ona biraz daha bakabilir misin? Changbin ile konuşmalıyım."
"Elbette."
Felix memnuniyetle başını sallayıp annesinin yanından ayrıldığında misafirlerden biriyle can sıkıcı bir muhabbetin içinde olduğu belli olan Changbin'in yanına gitmişti. O da kendisi gibi siyah bir takım elbise giyiyordu. Onu en son arkadaşlarının düğününde böyle gördüğünden bu duruma pek de alışık değildi. Düğün gibi güzel bir toplantıda giydiği takımı aynı kişilerin cenaze töreninde giymek zorunda kaldığı için lanet etmişti, diğer herkes gibi.
"Changbin."
Felix'in mırıltı gibi çıkan sesine anında karşılık veren Changbin önündeki adamın önünde saygıyla eğilip Felix'in tuttuğu kolundan çekmesine izin vermişti kendini. Koridora kadar gelmişlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
somehow│changlix
Fanfic"Chan ve Seungmin'in neden bizi seçtiğini artık anlıyorum. Sen, ben ve Ros, bir şekilde bir aile olduğumuz için. Onlar gibi. Gittiğim zaman yalnızca onu ya da seni değil, bizi özlüyorum. Ailemi özlüyorum." │ chanmin & uyarlama (çeviri değil) │02 Ma...