"Sence bunu planlamışlar mıydı?""Neyi? Bizi mi?"
Felix'in yaslandığı çıplak göğüs sessiz bir iç çekişle yükseldiğinde belindeki parmaklara biraz daha sarıldı. İkisi Chan ve Seungmin'in yatağında, sadece ince nevresime sarılı bir şekilde yatıyorlardı. Sırtüstü yatan Changbin, arkası dönük olan Felix'e göğsüyle bütünleşecek şekilde sarılmış, bir yandan saçlarıyla oynamaya alıştırmıştı kendini.
"Hayır. Daha önce denediler ve işe yaramadı."
Changbin emin bir şekilde konuşsa da Felix buna sadece gülümseyerek cevap verdi. Düşününce bulundukları duruma oldukça tezat düşen bir konuşmaydı bu ama aldırmadılar. Arkadaşlarının yatağında saatlerce sevişmiş olmalarıydı gecenin odak noktası. Changbin'in, Felix'in bembeyaz teninin her yerini öpmesi, hatta yüzünde öpülmedik çil bırakmamasıydı. Ve Felix'in Changbin'i tüm benliğiyle kabul etmesiydi. Bu yüzden düşünmeden, gecenin sarhoşluğuna kapılmayı tercih ettiler.
"Sanırım artık anlıyorum."
"Bizi neden birbirimize ayarladıklarını mı?"
"Evet, daha önce anlayamamıştım ama şimdi seni daha iyi tanıyorum ve Seungmin'in ne düşündüğünü anlıyorum. Onunla çok ortak noktan var."
"Seungmin ile mi?"
"Mm, Chan olduğunu düşünebilirsin ama daha çok Seungmin'i hatırlatıyorsun."
Changbin sarıldığı bedeni dikkatle dinlerken bahsettiği şeylerin nereye bağlanacağının merakını biriktiriyordu içinde. Bu yüzden hafif çattı kaşlarını etkileyici bir sorgulama ifadesi için. Felix ise bunu hissetmiş gibi, üzerlerindeki örtüye tutunarak çekti kendini Changbin'in göğsünden. Biraz kenara kayıp tamamen ona döndürdü bedenini. Sarı saçları beyaz kılıflı yastığa dağılırken karşısındaki yorgun görünümlü adama en güzel manzarayı sunduğundan resmen bihaberdi.
"Çok eğlenceli ve yumuşak ruhlu birisiydi."
Changbin'in az önceki ifadesi, Felix'in tamamen yüzüne dönerek kurduğu cümlenin sonrasında anında dağılmış ve hafif sırıtan bir ifadeyle değiştirmişti yerini. Sonrasında ise karşısında, bir eliyle yanağını sardığı gülümseyen yüzü kendisine çekip hiç doymamış gibi öptü dudaklarından. Kısa süreli öpücük ikisinin de gülümsemesiyle bölündüğünde Changbin'in yüzünde beliren kurnaz gülümseme ile bölündü tatlı atmosfer. İşaret parmağını kaldırdı kaşlarıyla birlikte.
"Bir sürprizim var."
"Ne?"
Feliz şaşkınca ona döndüğünde Changbin'in yanındaki komodine uzanmasıyla karşılaşmıştı. Çekmeceden minik bir paket çıkaran Changbin, Chan'a ait olan beyaz tozu Felix'e gösterdi. "Daha önce bulduğum, biraz kaçak bir şey."
"Tanrı'm, hayır!"
Felix paketin ne olduğunu anlar anlamaz kaşlarını kaldırmış, kollarını nevresime sararak uzaklaşmıştı Changbin'den. Gülmeye başlayan Changbin'in ise keyfi yerinde görünüyordu.
"Ne demek hayır."
"Yapamayız Changbin, Rosie yan odada uyuyor."
"Uyuyor işte. Hadi ama, bu bizi glokom hastalığından korur."
Felix Changbin'in bu söylediğine düşük sesli olmasına özen gösterdiği bir kahkaha atarken yanında uzanan beden de ona eşlik ediyordu. Fakat bu gülüşler dindiğinde Felix'in ciddi ifadesi geri döndü.
"Hayır. O şeyi içemeyiz."
Üç saniye. Sadece üç saniye süren bu kararlılık ikilinin karar değiştirmesi için yeterli olmuştu. Ya da üç öpücük. Changbin'in Felix'in üzerine çullanıp her yerini öpmesinden saniyeler sonra gıdıklanmaya dayanamayan Felix pes edip yataktan atmıştı kendini. Üzerine gömleği ve çamaşırını giydikten sonra Changbin'in de aynı kombinin tişörtlü hâliyle odadan heyecanla ayrıldığını gördü. Tabii merdivenleri inerken önünde koşturan adamın sağlam baldırlarını izlemekten alıkoyamamıştı kendini.
"Bu kadar yeter mi?"
"Bu benim işim Changbin."
Elindeki kakao paketiyle Felix'in karıştırdığı brownie hamuruna bakan Changbin pişkince sırıtmaya başladığında Felix bunu fark etmediği için şanslıydı. İşaret parmağını kabın içine sokup çikolatalı hamurdan biraz almış, Felix'in dudaklarına sürmüştü. Hemen peşinden de kendi dudaklarıyla örtmüştü çikolata kaplı dudakları. Felix gülerek onun omzuna tutunsa da Changbin'in bu haylazlığa son vermeyeceğini biliyordu. Hele ki az önce brownie hamuruna ekledikleri tozdan sonra, hiç..
İkili mutfağı iyice dağıtıp çeşitli çekişmeler ve kahkahalar eşliğinde geri toplarken brownie pişmiş, dilimlenmek üzere fırından çıkarılmıştı bile. Changbin bir dilimi Felix'in dudaklarına uzatıp mimiklerini incelemeye başladığında memnuniyetle gülümsemesine aynı şekilde karşılık verip elinde kalan parçayı da kendi ağzına atmıştı. Yaptıkları resmen delilikti, ama hiç kimse pişman gibi de görünmüyordu.
Bir süre daha, içinde Chan'ın zulasından kaçırdıkları tozdan olan brownieyi yemiş, ellerine birer dilim daha alıp ayrılmışlardı mutfaktan. Üst kattaki küçük odaya girip kapıyı kapattıklarında Changbin eğlenebileceklerini düşünerek televizyonda genelde Rosie'nin izlediği çizgifilmleri açtı. Kafaları gittikçe güzelleşmişti, bu yüzden kimse şu an olanların mantık seviyesini sorgulamıyordu hiçbir şekilde.
İkili çizgifilmdeki aptal karakterleri taklit ederken öylesine eğleniyor görünüyordu ki, bir geceliğine yan odada uyuyan Rosie'yi unutmanın sorun olmadığını dahi düşündüler.
"Aslında beş Wiggles var biliyor musun? Ben beşinci Wiggle'ım."
Felix Changbin'in bu söylediğine kahkaha atarken bağdaş kurdukları yerde geriye doğru bıraktı bedenini. Changbin ise enerjisi bitmiş gibi durmuyordu hiç. Eğilip boynundan öptüğü bedeni bir çırpıda ayağa kaldırdıktan sonra televizyondaki dört adamın yaptıklarını taklit etmeye başladı bu defa. Kollarını dalga ve robot gibi hareket ettirirken Felix gülmekten ona odaklanamıyordu bile.
"Bu harika! Nasıl yapıyorsun?"
"Wiggle gibi."
Changbin'in kendinden emin bir şekilde verdiği cevap Felix'e onu taklit etme fırsatı sunduğunda belini ve kollarını kıvırarak dans etmeye başladı Changbin'in önünde. Eh, ince beli ve şekilli vücudunun yaptığı bu kıvrak hareketler elbette iştahını kabartmıştı. Hele ki Felix yarı çıplak vaziyetteyken.
Tabii bir de kalçasını her anlamda ve her şartta iyi kullandığına kanaat getirmişti Felix'in. Onca ağrıya rağmen bile.
Kendi düşüncelerine gülerek sarışın oğlanı kucağına aldı ve birkaç kez dönerek birlikte dans etmeye başladılar yeni kahkahalar eşliğinde. Yorulduklarında ise Wiggles bitmiş, yeni bir çizgifilm başlamıştı. Kuklaların oynatıldığı çizgifilm öylesine korkunç görüyordu ki Felix'e göre, kendini Changbin'e döndürerek gülmeye başladı televizyona bakmamak adına.
"Küçük varlıklara bunları izlettiğimize inanamıyorum."
Changbin gülerek kucakladığı bedeni yerden kaldırıp arkadaki kanepeye uzandı. Bu şekilde kanalı değiştirmek için kumandaya da ulaşmıştı. Yeni bir çizgifilm kanalı açıldığında saat de dolayısıyla ninni söyleyen çizgi karakterler doluşmuştu ekrana bu kez. Felix koltuğun başına yaslanmış, çıplak bacakları Changbin'in kucağındayken yanağını da onun saçlarına yaslanıştı. Changbin ise Felix'in ince bacaklarını okşarken boynunda yakından soluduğu kokusuyla mayışma sürecine girmişti. Ekranda pijama giymiş olan ay ve güneş ikiliyi yorgunlukla gülümsetirken ilk mırıldanan Changbin oldu.
"Yani ay ve güneş arkadaş mı?"
"En yakın arkadaş."
En yakın arkadaş. Bunun birbirleri için bir önemi yoktu belki o an, ama ikili birbirlerinin kollarında ve kokusunda uyuyakaldığında yakın olan bir şeyler vardı. Rosie ile olan yakınlık ya da Chan ve Seungmin'in yatağındaki yakınlıktan çok farklı. İki gönlü birbirine bağlayan bir yakınlık vardı.
Ama onlar uyudu. Ya kelimelerinin ifade gücüne güvenmediler ya da sadece ertelediler. Yine de, gün doğuncaya değin bozulmadı o yakınlık. Ve sonrasında da öyle.
6.45
ŞİMDİ OKUDUĞUN
somehow│changlix
Fanfiction"Chan ve Seungmin'in neden bizi seçtiğini artık anlıyorum. Sen, ben ve Ros, bir şekilde bir aile olduğumuz için. Onlar gibi. Gittiğim zaman yalnızca onu ya da seni değil, bizi özlüyorum. Ailemi özlüyorum." │ chanmin & uyarlama (çeviri değil) │02 Ma...