"Ama ben fırında takoyu seviyorum.""Evet, onlar da çok güzel."
"Evet."
"Getirdiğin için teşekkürler, Yeol."
"Sen aradın, ben de geldim. Bir erkek böyle para kazanır dostum. Ön taraftan yer işine ne oldu?"
Changbin cebinden çıkarmaya çalıştığı birkaç banknotu ön koltuktaki adama uzatırken yüzüne iddia dolu bir ifade sermişti.
"Seni sevdiğim için bir anlaşma yapalım. Sana iki koltuk ayıracağım. Tek yapman gereken taksimetreyi çalıştırmaya devam etmek."
"Tamam."
"Adamım benim."
Yeol elindeki banknotların tutan miktardan fazlası olduğunu gördüğünde arkasına bakmadan sormuştu.
"Bir yere daha mı gideceğiz?""Evet. Ama henüz değil."
Changbin cümlesi biter bitmez kaçarcasına açtığı kapının ardından adımlarını çalıştığı büyük binanın kapısına doğru iyice hızlandırmıştı.
"Henüz değil mi- Bin bebek burada, bebek? Bebek!"
Şoför koltuğundan kalkıp kendini telaşla dışarıya atan Yeol, Changbin'in peşinden koşmaya başladığında adamın onu duymuyormuş gibi yapmasına hayret etmişti.
"Bin, bebeği arabada bıraktın!"
Changbin omuzları düşmüş bir şekilde olduğu yerde dururken mecburen arkasını dönmüş ve ona bağıran bedenin yanına geri gelmişti.
"Yeol, lütfen. Başka şansım yok. Bir arkadaş olarak yardımın gerek."
"Hayır, hayır bebeğini bana bırakamazsın. Sen deli misin? Bebek katili bir taksici olabilirim!"
"Senin her şeyini biliyorum dostum. İyi bir taksici olduğunu, hız sınırını asla geçmediğini, ayrıca ölümüne sevdiğin üç çocuğun olduğunu biliyorum."
"Nedenini biliyor musun?" Sakince cevap veren Yeol'un sesi bir anda yükseldiğinde ürkmeden edememişti Changbin. "Çünkü onlar benim çocuklarım! Başkalarının çocuklarından nefret ederim. O bebek senin."
"Taksimetrede ne yazarsa üç katını veririm. Eyalette en iyi para alan bebek bakıcısı sen olacaksın. Lütfen."
Changbin'in çaresizliği anında yüzüne yansıdığında karşısındaki omuzlarını düşürmüştü.
"Ya uyanırsa?"
"Uyanmayacak, söz veriyorum." Kapıya doğru ger geri giderken birden durmuş ve elindeki çantasının arka cebinden Rosie'nin en sevdiği ördek peluşunu yakalaması için ona atmıştı. "İşte ördeği, acil bir durum olursa diye."
"Olmasa iyi olur."
"İlk yarıdaki son dakikaya girdik."
"Üçüncü kamera hazır ol, kamera üçe geç."
Bay Yang'ın olmayışı Changbin'e öyle büyük bir fırsat sunmuştu ki, haftalardır bu konumda olacağı anı bekliyordu. Hailey'e beş yıl sonrası için bahsettiklerinin bir gün sonra gerçekleşmesini o da beklemiyordu. Monitörlerinin başında oturan iş arkadaşlarının arasında geziyor, kulağına takılı mikrofonla hepsine koordinatörlük yapıyordu.
"Minho, lütfen skor tablosunu hazırla."
"Daha önce kimse bana 'lütfen' dememişti."
Minho'nun söylediğinin üzerine Bay Yang'ın onları koordine edişini hatırlamıştı Changbin. Çalışanlarını hızlandırmak ve maçın hareketliliğini arttırmak için Minho'ya çirkin dediği bile olmuştu ve şu an adamın lütfen denilmesine şaşırmasını kimse tuhaf karşılayamazdı. Minho, Bay Yang dahil herkesin, özellikle çalışanlar arasındaki görüp görebileceği en yakışıklı adamlardandı.
![](https://img.wattpad.com/cover/260740638-288-k954288.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
somehow│changlix
Fanfiction"Chan ve Seungmin'in neden bizi seçtiğini artık anlıyorum. Sen, ben ve Ros, bir şekilde bir aile olduğumuz için. Onlar gibi. Gittiğim zaman yalnızca onu ya da seni değil, bizi özlüyorum. Ailemi özlüyorum." │ chanmin & uyarlama (çeviri değil) │02 Ma...