"Güzel olmuş mu?"Hyunjin, karıştırdığı tatlı harcından bir parmak alıp tadına baktığında Felix'in radarına yakalanmıştı anında.
"Daha fazla hindistancevizine gerek yok mu?"
Önceki sorusuna başını sallayarak karıştırmaya devam ederken Felix'in işin profesyonel kısmına giren sorularıyla karşılaştığında ise omuzlarını kaldırıp yarım ağız güldü, Felix cevabını almıştı bile. "Hiç yardımcı olmuyorsun."
İkili gülerek önündekilerle ilgilenmeye devam ederken duyulan kapı ziliyle Felix elindeki kaşığı bırakıp geri çekildi. "Ben bakarım."
Yanından ayrılmadan önce Hyunjin'in yanağına küçük bir öpücük bırakmış, peşinden misafirlerin olduğu koridoru aşıp kapıyı açmıştı. Elinde bir şarap şişesiyle içeriye alınmayı bekleyen Changbin gülümsediğinde kapıyı biraz daha açıp içeriye aldı onu Felix.
"Selam."
"Hoş geldin Changbin."
"Şükran günün kutlu olsun, küçük bir şarap aldım."
"Teşekkür ederim, senin de."
Aralarındaki bu gergin atmosfer muhtemelen etrafta onları tanıyan insanların ve aynı zamanda Hyunjin'in olmasından kaynaklanıyordu. Sonuç olarak bu Hyunjin ve Felix'in planladığı bir davetti. Kendi evindeymiş kadar rahat olmasını kimse beklemezdi Changbin'den.
"Ros nerede?"
"Ah, hemen arkada."
Changbin içeriye doğru bir iki adım atıp salona girecekken hemen köşede onları seyreden Jihyo, Daniel ve Wooyoung üçlüsüne el salladı gülümseyerek. Onlar da aynı şekilde selamlarken Daniel heyecanla seslendi. "Selam sporcu!"
Changbin içeriye girdikten sonra önce Ros ile görüşüp hasret gidermiş, sonra da arkadaki odada bir şeyler içen komşularının yanına geçmişti. San, Chankyun ve Kihyun'a karşı çok da merak etmediği, ama yine de garip bir özlem duyduğu için sorular soruyordu.
"Ben yokken başka neler yaptınız?"
"Kihyun ve ben karate dersi alıyoruz."
"Vay canına, eğlenceli."
"Onu savunmak için her zaman yanında olmayacağım. Onu sertleştiriyorum."
Chankyun'un söylediğine gülen dörtlüye Changbin'in hemen arkasındaki kapıdan giren Hyunjin de katıldığında garip bir resmiyetle elini uzattı Changbin.
"Selam, nasıl gidiyor doktor?"
"Güzel, güzel. Geldiğine sevindim." Hyunjin, yüzündeki kibar gülümsemeyle Changbin'in elini sıktığında iyi niyetli cümlelerini kurmaktan çekinmedi. Karşısındaki Changbin ise sırıtarak kendine en uygun cümleleri kurmuştu elbette.
"Aslında teknik olarak burası benim evim, yani senin gelmene ben sevindim."
"Biliyorum, bu biraz garip bir durum. Bu ev.. hepimiz bir parçasıyız, özellikle de sen."
"Bu akşamki yemek veda etmek için iyi bir yol olacak."
Changbin anlam veremediği bu duygu yüklü cümlelere başını sallamakla yetinirken, en son hemen arkasındaki San'ın kurduğu cümleyle kaşları çatıldı anında.
"Affedersiniz, bir şey mi kaçırdım?"
İşte, Changbin'in en olmayacak kişiden, Hyunjin'den öğrendiği gerçekle bardağın taşması bir olmuştu. Hızlı adımlarının sonu mutfakta yalnız başına ikramlarla ilgilenen Felix'in yanı olunca kapıyı arkasından kapatıp ellerini iki yana açarak ona doğru adımladı.
"Evi satıyor musun? Bana ne zaman söyleyecektin?"
"Avukatla konuştuktan sonra. Çok büyük, Changbin. Bir servet ödüyoruz buraya, biliyorsun."
"Kendi yarımı ödüyorum!"
"Teşekkürler ama yine de yetmiyor."
"Bana sorman gerekirdi, Felix."
Changbin sinirli cümlelerini sıralarken Felix onunla göz teması kurmamak için tezgâhtaki ikramlıkları masaya taşıma bahanesiyle mutfakta oradan oraya mekik dokuyordu.
"İncheon'a taşınırken senin bana sorduğun gibi mi?"
Felix'in histerik bir gülüşle kurduğu bu haklı cümle, Changbin'e kendini savunacak bir yan bırakmayınca konuyu değiştirmekte buldu çareyi.
"Evi satmıyorsun. Rosie'yi burada büyütmemizi istediler."
"Onu birlikte büyütmemizi istediler ama sen sorumluluklarından kaçtın."
"Sen de bebeğe bakmak için başkasını bulmakla zaman harcamışsın."
"Buradan gittiğin için bana kendimi kötü hissettirmeye mi çalışıyorsun?"
Changbin Felix'in tezgâhın önünde bir şeyleri karıştırmak için durmasını fırsat bilip yanına gitti ve söylediğini cevaplarken yakınlıktan da kaynaklanan bir bağrışmaya döndü kurduğu cümleler.
"Bunu kendi başına yapmak istedin ama bensiz asla yapamazdın. Bu yüzden ben gittiğim anda kendine yeni bir Changbin buldun."
Felix elindeki kaşığı tezgâhın üzerine neredeyse fırlatıp Changbin'e döndüğünde artık onun da sesi iyice şiddetlenmişti. "Biliyor musun? O senin gibi değil! Hyunjin senin gibi değil. İyi ve nazik birisi, ayrıca hiçbir şeyden korkup kaçmıyor."
"Evet ben kaçtım. En yakın arkadaşım öldü ve aynı gece bana bir bebek ve ev kaldı. Özür dilerim eğer ben-"
"Eğer sen ne?"
"Korkmuştum!"
"Peki ben korkmadım mı?" Felix'in çaresiz sesi karşısında bir şeyleri çekinmeden söylemeye devam ediyordu Changbin.
"Senin için daha kolaydı. Sen bunu istiyordun. Onlar gibi bir hayat istiyordun."
"Ama bu şekilde değil. Tanrı'm, bu şekilde değil! Ayrıca beni sevmeyen birisiyle hiç değil!"
"Ama sevdim."
Oluşan sessizlikte az önceki bağırışları dolayısıyla nefes nefese kalan Felix, sessiz bir şekilde bakakalmıştı karşısındakinin yüzüne.
"Hâlâ da seviyorum, Felix."
Changbin'in ses tonu, Felix'in sessizliğine eşlik eder şekilde kısıldığında bir süre birbirlerine ne diyeceklerini bilemez bir şekilde bakmaya devam ettiler. Felix'in içinde dönenler oldukça karmaşıktı. Hissettiği onca şey arasında baskın olanı seçmek de öyle. Fakat yine de küçük bir yutkunma sonrası gözlerini kaçırıp gardını korumaya karar verdi.
"Hayır, sen haklıydın. Sadece.. sadece onlar gibi davranıyorduk. Her şeyi atlatmak için birbirimize ihtiyacımız vardı. Artık bitti ve öyle davranmamıza gerek yok Changbin, tamam mı? Seninle kavga etmek istemiyorum, lütfen."
Birkaç sakin nefes sonrası gözlerini kaçıran Changbin yine kısık bir ses tonuyla mırıldanıp önüne döndü. "İncheon'a geri dönüyorum, avukat ile sen konuşursun. Görünüşe göre her şeyi bensiz hallediyorsun zaten."
Changbin mutfaktan sessizce çıkıp salona girdiğinde büyük oranda tüm kavgayı dinlediği için tamamen susmuş misafirlerin önünde ellerini açıp gülümsemeye çalıştı. "Şükran gününüz kutlu olsun millet. Sizi görmek harikaydı."
Az önce muhabbet ettiği komşuları üzgün bir şekilde ona el selamı verirken kollarını bağlamış bir şekilde kenarda bekleyen Hyunjin'den hızlı bir şekilde kaçırdı gözlerini.
"İncheon'a gelirseniz aramaktan çekinmeyin."
Son cümlesinin ardından komşuların çocukları arasında oturan Rosie'yi gördüğünde eğilip kucağına aldı onu. Tüm sessizliğin içinde ona sıkıca sarılıp saçlarından öptüğünde çok daha oyalanmadan yerine oturttu onu. Çünkü biraz daha sarılırsa gidemeyeceğini çok iyi biliyordu. Bu yüzden kapıdan çıkarken arkasına bir kez daha bakmadı.
3.23
![](https://img.wattpad.com/cover/260740638-288-k954288.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
somehow│changlix
Fanfic"Chan ve Seungmin'in neden bizi seçtiğini artık anlıyorum. Sen, ben ve Ros, bir şekilde bir aile olduğumuz için. Onlar gibi. Gittiğim zaman yalnızca onu ya da seni değil, bizi özlüyorum. Ailemi özlüyorum." │ chanmin & uyarlama (çeviri değil) │02 Ma...