30: ilk hitap

139 22 15
                                    


"Tamam, çok kötüydü."

Felix son misafirleri de uğurlayıp kapıyı yorgunlukla kapattıktan sonra salonda ona dönük bir şekilde oturan Hyunjin'e doğru yönlendirdi adımlarını, yerde sürüye sürüye.

Hyunjin'in yüzündeki garip ifadenin birçok farklı anlamı vardı apaçık bir şekilde. Kızgın, kırgın, hatta değersiz. Felix'in ona karşı mahçup hissetmemesi olanaksızdı. Hyunjin onu saf bir sevgiyle severken Felix'in yaptığı bir şeylerin üzerini örtmekti yalnızca. Örtülenlerin üzerinde keyifli bir oyun oynanmayacağını kendine inandıramamıştı.

"Belki de fazla hızlı gittik." Bu cümle ile Felix gözlerini devirse de devam etmekten geri durmadı Hyunjin. "Changbin için hâlâ karmaşık duyguların var."

"En iyi şartlar altında bile Changbin ve ben zor anlaşıyorduk. Ayrıca öyle çok iyi şartlar falan da yoktu."

Hyunjin yerinden kalkıp kapı pervazına yaslanan Felix'in yanına giderken mırıldandı. "Eşim ve ben bu şekilde kavga etseydik hâlâ evli olurduk."

Felix, Hyunjin'in söylemek istediğini anlayınca başını düşürüp üzgün bir şekilde iki yana salladı.

"Chan ve Seungmin'e bir şey olmadan önce sen tam da benim istediğim biriydin. Seninle ilgili düşünerek zaman kaybettim ve o zamanlar adını bile bilmiyordum."

Felix'in kısık bir sesle mırıldandıklarının ardından Hyunjin hafifçe gülümseyerek Felix'in alnına küçük bir öpücük kondurdu. Felix o esnada kapanan gözlerini açtığında ise ona bakan Hyunjin'in söyledikleriyle boğazının düğümlendiğini hissetmişti.

"Sizi özleyeceğim."

Hyunjin kapıdan çıkıp gitmeden önce birbirlerine gülümsediklerinde Felix ağlamayacağına dair söz vermişti kendine. Yaşadığı hiçbir şey kolay değildi, başından sonuna kadar. Fakat olması gerekenler için Hyunjin'in arkasından ağlayacak değildi. Üzüldüğü tek şey onu hayal kırıklığına uğratmış olmaktı. Çünkü kendisi için bildiği tek bir doğru vardı zaten. Ve maalesef o doğru çok uzaktaydı.

"Leonardo çok berbat bir canavardı, hiç kimseyi korkutamazdı.."

Felix, geniş yatağın üzerinde Rosie ile uzanmış, önlerindeki hikâye kitabınının sayfasındaki resimlerle ilgilenen küçük kıza okuma kısmında yardımcı oluyordu.

"Ba-ba."

Felix bir anlığına Rosie'nin yine anlamsız kelimeler söylediğini düşünse de onu düzeltme ihtiyacıyla doldu. "Hayır, Felix, Rosie. Ben Felix'im."

"Baba."

Rosie onu anlamadığını açıkça belli edecek şekilde kendini yinelediğinde karşısında karmakarışık bir zihin oluşturmuştu. Yalnızca zihin olduğu da söylenemezdi tabii. Duygular da karmaşıktı, kelimeler de, ve diğer her şey. Bugün olanların hiçbirine ağlamamak için kendini fazlasıyla zorlayan Felix, küçük bir kız sayesinde yanaklarının ıslandığını fark ettiğinde ona sıkıca sarılıp yumuşak yanağından öptü onu. Şu an ondan başka kimsesi yok gibi hissediyordu.

"Evet bebeğim. Ben senin babanım."

4.00

somehow│changlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin