Öhöm! Kayıt!
Hiçbir Yer'e geçmiştim, evet, tamam.
Geçtim oraya geçmesine ama hiçbir şey yoktu lan orada! Hayır gittiğim yerin adı 'Hiçbir Yer' tamam ama... Ne bir şey görebiliyordum, ne duyabiliyordum ne de hissedebiliyordum. Sonsuzluk içinde sürükleniyordum resmen.
Eğer diğerleri de aynı şeyi yaşadıysa orada, ki yaşadıklarına artık eminim, Deli'nin delirmemesine imkan yoktu zaten. Yani bu en başından hatalı bir plandı. Ya da belki de Macellan Efendi'nin amacı en başından beri buydu. Kendisine varislerden bir ordu kurmak... Kötü mü oldu? Hayır ama yan etkileri de oldu. Neyse hallettik onu da, boş verin.
Gerçi başka bir açıdan bakınca, bu uzzaaay çoccuğunun amacı belliydi aslında! Ordu mordu değildi derdi, ona sorarsan Beyaz'a güveniyordu ama külahıma anlatsın onu! Resmen ölmeye göndermişti bizimkileri oraya! Sırf kendi amacı uğruna...
Neyse... Dönelim yine bana.
Kimseyi göremiyordum, duyamıyordum. Benden önce oraya giden onlarca kişi olduğunu bilmesem, sınırsız bir boşluğun içinde tek başıma olduğuma inanacaktım. Ama vardı! Onlar geçmişlerdi ve Asker'in demeye çalıştığı şey bu olmalıydı. Hiçbir Yer'de saklanmaya gerek yoktu. Onun içindeyken zaten hiçbir şey var olmuyordu. Kendimi tüm benliğim ile hissetmesem, belki ben de olmayacaktım.
İşte anahtar nokta buydu! Kendim! Ben sadece kendim olduğumu biliyordum ama gerçekler farklıydı. Benim içimde bambaşka bir Emre daha olmalıydı.
Düşünmem gerekiyordu. Sonsuz sessizliğin, boşluğun içinde kolay olacakmış gibi görünse de, değildi. Hiç kolay değildi düşünmek. Aklımdan aynı anda çok fazla şey geçiyordu ama hiçbiri mantıklı düşünceler topluluğu oluşturmuyordu. Zihnim, Hiçbir Yer'de kaybolmak üzereydi. Onu artık kontrol edemiyordum. Boşluğun içinde kaybolmuş gibi savrulup duruyordu. Kendime ait olduğundan şüphelendiğim düşünceler uçuşuyurdu aklımda. Kulaklarımda sese dönüşüyorlardı ama hiçbiri bana ait değildi. Bir an biri konuşuyordu, başka bir an bambaşka biri...
"Tüm geçmişi hatırla."
"Olanları istemesen bile bütün ayrıntıları ile değerlendir."
"Seçimi yap."
"Hiçliğe karşı yenilme."
"Zamanı gelinceye kadar yapılması gerekeni yap."
"Ve en önemlisi; nefret ettiğimiz o 'ayrıntılara olan takıntı' özelliğimizi sonuna kadar kullan."
Artık beni esir almıştı bu düşünceler. Bana mı aitlerdi, yoksa başkalarından gelen mesajlar mıydı, ayırdına varamıyordum. Yine de dinledim her birini. Ezberleyene kadar, hatta artık aynı şeyleri duymaktan midem bulanana kadar dinledim onları.
Bana göre asırlarca süren bir zaman dilimi boyunca onları duydum ve sonra korkunç bir çınlama ile acı çekmeye başladım. Demirlerin birbirine sürtünme sesini andırıyordu. Kulaklarımdan zorla giriyordu ve beni baştan aşağı kuşatıyordu. Onun ne olduğunu çok iyi biliyordum! O Deli'ydi! Daha fazla dayanamamıştı ve kadimlerin mezarlarını oluşturmaya başlamış olmalıydı.
Hayal meyal uzaklarda elektrik akımı gördüğümü düşündüm. Muhafız olmalıydı. IbrahimHalilKaya3 ile ya da onun oluşturduğu mezar taşlarına karşı bir şeyler yapıyor olmalıydı.
Mavi elektriğin geldiği yerde başka ışık kümeleri daha oluştu ama ben hemen gözlerimi kapattım. Muhafız'dan saklanmam gerektiği geldi çünkü aklıma. 'Hiçbir Yer'de saklanmak kolay olsa gerek' diye düşündüm. Eğer ben göremezsem onları, onlar da beni göremezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Açtım işte laaaaan! Yeni bir hesap açtıııım! HAhahaha!
FantasyNasıl kontrol edeceğim ama bunu? Kendi kendine devam ediyor! Lan açıklama yazmamız lazımdı buraya! Hey! Geç artık burayı geç! Bölüm yazma kısmına gelelim artık! Ben Emre! Arm'dan dışarı çıkan Emre... Hahahahaha! Hadi ama... Bölüme nasıl geçeceğiz?