Bu sefer nerde kaldığımı biliyorum ulaaaaaan! Kendi gözlerimi parmaklıyordum!
Yaptım, vallahi de billahi de yaptım ama asla istediğim kadar kuvvet uygulayamadım. İnsan kendi gözünü oyamıyormuş, onu anladım. Geçen sefer Sarı yapmıştı, benim bedenimi kullanırken gözlerimi çıkarmıştı hayvan herif! Ben hatırlamasam bile içimdeki Hiçlik çok iyi hatırlıyordu her şeyi. Doğal olarak ben de!
Neyse işte zorladım kendimi. Bastırdım, ettim ama dayanamadığım bir acı seviyesine ulaşınca mecburen serbest bıraktım kendimi. Yapmam gerekenin bu olduğunu biliyordum ama fiziksel olarak yapamıyordum işte. Başka bir yolu olmalıydı. Etrafıma baktım ve "Gözlerimi oymaya ne dersiniz millet?" diye sordum Asker ve Narsilere. Ağızları hâlâ olmaları gereken yerde bulunmadığından, burunlarından öfke ile soluyarak cevap verdiler. Yapabilmeleri mümkün değildi zaten. Felç halinde yatıyordu üçü de yerde. Onlar kim, benim gözümü oymak kim? Peh!
Geriye tek bir kişi kalıyordu; Karmila!.. Beni şaşkınlık içinde izleyen kadına döndüm ve "Gözlerimden kurtulmalıyım." dedim.
"Neden?" diye sordu sadece. Mantıklı bir sebebi varsa eğer, sorun değildi onun için yani.
"Çünkü Işık Diyarı'na ait tüm enerjiyi soğurmak istiyorum. Sonra da Hiçbir Yer'e geri döneceğim. Arkadaşlarımı orada bırakamam." dedim.
Kadın neyden bahsettiğimi anlayamamıştı ama benim ne kadar ciddi olduğumu görebiliyordu. Ona kalırsa, oraya gitmem ölmem demekti. Işık enerjisi sayesinde belki arkadaşlarımın süpernova patlamasına dayanmalarını sağlayabilir ve Muhafız'ın onları da kurturmasına zaman tanıyabilirdim. Ama sonuç olarak ben ölürdüm. Tabii bunların hepsi söylediğim şeyi yapabilirsem geçerliydi. Ona kalırsa arkadaşlarım çoktan ölmüş olmalıydı.
"Ben daha önce de öldüm. Boş ver." dedim. "Sen şu gözlerimi oymama yardım et yeter."
Karmila cevap vermek yerine, yerde sinirden başlarını hırsla vuran savaşçılara baktı. Ne demek istediğini ilk anda anlayamadım ama sonra beynimde şimşekler çaktı. Onların ağızlarını yok etmiştim! Sanki orada hiç olmamışçasına! Bunu kendime de yapabilirdim işte mnakoyim! Nasıl bu kadar salak olabiliyordum!
Burada gelecek olan hakaretleri aynen geri iletiyorum! Gelmedi işte lan aklıma! Ne yapayım? Keseyim mi kendimi?
Neyse... Sakin... Hhhhh... Tamam.
Gözlerimi sımsıkı kapadım ve onların olmadığını hayal ettim. Daha önce hiç var olmadıklarını, bana hiçbir şeyi göstermediklerine inandım. Dışarıdan gelen ışığı hissedebiliyordum ama bu her saniye azalıyordu. Beni karanlığa boğana kadar da böyle olacağını biliyordum.
Önce kapaklarımın birbirine yapıştığını hissettim. İkisi arasından ışık sızmaması için birbirlerine kenetlenmişlerdi adeta. Ardından göz kürelerimin içindeki sıvının giderek azaldığına tanık oldum. Gözlerim patlamış bir top misali sönüyordu kemik yuvalarının içinde. Göz kapaklarım yavaşça içeri doğru çöktü ve kemik yuvayı ince bir deri gibi kapladılar. Artık her yer kapkaranlıktı. Etrafında ne kadar ışık varsa, içine hapsedebilecek kadar karanlık...
Olmayan gözlerime, daha doğrusu bir boşluktan ibaret olan göz çukurlarıma konsantre oldum ve etrafımda ne varsa görmeye çalıştım. Karşımda olan şey sadece karanlıktı. Ya da hiçlik... Görebildiğim hiçbir şey yoktu ama onu hissedebiliyordum. Yüzüme, kollarıma, saçlarıma çarpıyordu. Dilimi dışarı çıkardım ve sırıttım. Tadını da alabiliyordum. Işık diyarının enerjisi... O sadece görülecek bir şey değildi. O enerji, bütün bir diyarı oluşturuyordu. Orada var olan her şey ışıktı ve ben onu gözlerim hariç bedenimin her noktasıyla hissedebiliyordum. İstediğimi yapmak için ise sahip olmadığım gözlerimle görmem gerekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Açtım işte laaaaan! Yeni bir hesap açtıııım! HAhahaha!
FantasíaNasıl kontrol edeceğim ama bunu? Kendi kendine devam ediyor! Lan açıklama yazmamız lazımdı buraya! Hey! Geç artık burayı geç! Bölüm yazma kısmına gelelim artık! Ben Emre! Arm'dan dışarı çıkan Emre... Hahahahaha! Hadi ama... Bölüme nasıl geçeceğiz?