NE OLDUĞU BELLİ DEĞİL!

37 31 5
                                    

Diyerek sabahtan beri tek kelime etmemiş Jongup koşarken o da salondan oturduğu için Youngjae'den bir haberdi, Youngjae’yi gören tek kişi Yongguk’tu o da sadece basamağın kenarına gölgeden anlaşılıyordu. Youngjae eliyle ağzını kapatıp tepki vermemek adına resmen nefesini tutarken Daehyun'un onu nerden tanıdığını şimdi anlamıştı.

.....

Geçmiş zaman  Youngjae*Jaeyoon

Youngjae sonunda Jin'in sınıfına gelmesiyle kitapları incelemeyi bırakıp içeri girdi. Teneffüs olduğundan dolayı yarısı boş olan sınıfa girerken hemen kapı tarafında sırasına alışık olduğu hyungunun sırasına baktı. Tabiki de Jin yine

“Ben dünyanın en yakışıklı erkeğiyim
  Güzel değil seksiyim.
  Ultra yakışıklı Jin derler bana,
  Haksız değil miyim bebeğim? ”

Diyerek şarkı söylerken bir yandan da portresini çizmeye çalışıyordu. Youngjae onun bu durumuna gülümserken arka sırada onu izleyen gözlerden bir haberdi. Jin'in yanına gidip masasının üzerine otururken Jin ancak onu fark ederken Youngjae sadece onun gördüğünü düşünerek dudak sarkıtıp sevimli olmaya çalışıp

-Jiiin, sanat tarihi sınavım varım, yardım et banaa!

Diyerek elinde tuttuğu kitabı masaya bırakıp ellerini Jin’in yakalarına yerleştirirken Jin çizdiği portresinden başını kaldırıp sadece işi düştüğünde sevimli olan çocuğa bakıp sinsice gülümseyip

-Dur tahmin edeyim, ultra zeki Youngjae bu derste çok kötü ve şimdi bende iki yıl önce tuttuğum ders notlarını mı istiyor? Tüh ne yapsa ki? Oysaki dün limonlu dondurma istediğinde bana avucunu gösterip dalga geçmiş-

-Sana yemek yaparım hyung, bir hafta çantanı ben taşırım ama lütfeeen bana ver o notları hem sen benim en sevdiğim-

-Yüce ultra yakışıklı Kim Seok Jin! Kalbime ne yaptın böyle? Yakışıklılığın gözümü kör ediyor, ah tanrım!

Diyerek sınıfa dalan Namjoon ders çalışan son sınıf öğrencilerini umursamayıp hızla içeri dalarken Youngjae’i sıradan indirip kenara iterken aynı hızla masanın üzerindeki yeri alırken Youngjae derin bir nefes alıp sabırla iç çekti. Hayır, yani aynı sınıftaydılar, aynı sırada oturuyorlardı –pardon, Namjoon çok inek olduğu ve derste ders dinlediği için Youngjae’yi yanından def edip tek başına oturmaya karar vermişti- neyin hırsıydı bu anlamıyordu? Namjoon eğer sınav notlarını alırsa Youngjae’e vermeyecek onu süründürüp daha doğrusu zorla matematik sınavına çalıştırıp karşılığında da bu notları verecekti. Youngjae’de ona kalmamak için Jin’e yalakalık etmeye gelmişti ama Jin tabi ki harika yüzünü sevene verecekti notları, Youngjae tam omuzlarını düşürüp pes edecekken anide omzuna dokunan elle irkildi. Hızla arkasına dönerken karşısında ondan uzun, siyah saçlı, yapılı bir öğrenci duruyordu. Youngjae merakla ona bakarken çocuğun yaka kartından da adını okumayı da ihmal etmedi. Lee Jaeyoon, öğrencinin adı buydu, Jin’le aynı sınıfta olup okul dışında serserilikleriyle bilinen biriydi, tabi az önce Youngjae sınıfa girerken onu gözleriyle yiyen kişiydi. Zavallı Youngjae bütün bunlardan habersiz büyüğün karşısında eğilirken çocuk sanki kırk yıllık arkadaşıymış gibi Youngjae’nin omzuna elini koyup gülümseyerek

-Sana ders notlarını vereceğim, sınavın ne zaman?

Diyerek sorarken Youngjae Namjoon’a sürünmeyeceği için omzundaki eli unututup gülümseyerek kafasını eğip

-Teşekkür ederim, şey sınavım haftaya çarşamba.

Diyerek bir kez daha teşekkür etmek adına eğilirken Jin ve Namjoon ikiliden bağımsız bir şekilde telefona girmişti. Jaeyoon’un dışarıdan masum görünen gülümsemesinin altında yatan iğrenç imayı fark edemeyecek kadar masum olan Youngjae gülümserken Jaeyoon bir adı geri çekilip Youngjae’yi süzdü. İnsanı deli edecek güzellikteydi. Youngjae’nin kolundaki elini indirmişti ama şimdi arsız bakışları direk Youngjae’nin üzerindeydi. Youngjae şaşkınlıkla ona bakarken hâlâ neden ona böyle baktığını anlamaya çalıştı ama sonra aklına kıyafetleri gelince hızla geri çekildi. Jaeyoon’un karşısında tekrar eğilip bir çırpıda konuştu.

O BİR KATİL Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin