Merhaba, bu bölüm +18, bir istismar anını anlatıyor. Rahatsız olacak olan 🔞🔞bu işaretli alanları okumasın!
.......
Jin kucağındaki çocuğun omzunu sıvazlarken onların karşısındaki tekli koltukta oturan Jun Hong elindeki telefonu aniden yumruğuymuş gibi sıkıp sızlandı.
-Hayır hayır hayır! Yapamayacağım! Yapmayacağım!
Jun Hong koltuktan uzun bacaklarını sarkıtıp elleriyle yüzünü sıvazlarken Jin aniden bağırdığı için tam onu azarlayacakken Jun Hong o konuşmadan sancısını ortaya serdi.
-Yarınki fotoğraf çekimi iç çamaşırı olacakmış. Bittim ben! Kasım falanda yok iyice rezil oldum.
Youngjae Jun Hong’un söylediğiyle kahkaha atarken Jin zavallı küçüğe bakıp
-Eee paşam? Bizim yanımızda böbürlenip ben reklam yıldızıyım dedin de bak ne oldu?
Jin en küçükleri olan Jun Hong’la dalga geçerken Ken oynadığı oyundan kafasını kaldırıp
-Junjun bak bugün iç çamaşırı derler yarın başka yere yönelirler dikkat et kendine.
Diyerek Jun Hong’un korkutucu bakışlarını kendine çekerken Youngjae sadece gülümseyerek onları izledi. Eğer o gün, o küvette intihar etseydi bugün arkadaşları böyle gülmeyecek, belki de şu an taziye için gelenleri karşılamakla uğraşacaklardı. Gerçi kim onun cenazesine gelirdi ki? O kimsesiz, zavallının tekiydi.
Youngjae kendi düşünce âleminde yavaşça surat asarken aniden yanağına dokunan ıslak elle irkildi. Kafasını Jin’in kucağından kaldırıp elini ıslak yanağına götürürken, bulaşıkları yıkamaktan gelen Namjoon alayla sırıtıp
-İyice şeker çocuğa döndün sende, birazcık özüne dön! Hani, nerde o seninle anırarak güldüğümüz günler?
Diyerek Ken’in yanındaki koltuğa otururken Youngjae göz devirip
-Ben anırmıyorum sen anırıyorsun. Ayrıca kafama şişe attılar, şu an sizi anlayabilmem bile mucizeyken sen kalkmış bana ne diyorsun?
-De sende abartma Youngjae, çocukken topumuz patladığında yakar topu taşla oynamıştık da sen benim kafamı taşla kırmamış mıydın? Senin mi acın yoksa benim mi?
Ken sitem ederek Youngjae’yi sustururken olaydan bağımsız Daehyun, şimdi Jin’in yanında oturmuş ufaklığına bakıp
-Gerçekten bu uzun burunun kafasını mı kırdın? Helal sana.
-Bak ikidir uzun burun diyorsun, misafirim diye –mal Youngjae’nin hatırına- susuyorum, ama benimde bir sabrım var! Hem senin burnun da o kadar küçük değil!
-Seninkine kıyasla mı?
-Öyle deme olum, benim karizmam burnumda.
-Başka yerde olsa burnun küser yani, sende haklısın.
Daehyun sırıtarak arkasına yaslanırken Ken sinirle oflayıp aniden gözüne çarpan Youngjae’yle konuyu değiştirdi.
-Siz beni bırakın da söyleyin bakalım, Hanginiz seme hanginiz uke?
Bu sefer alayla gülen Ken olurken Daehyundan önce lafa atlayan Namjoon
-AH! Allah aşkına çok belli değil mi? Bu koca dudak seme bizim salak uke.
-Tüü rezil, gurubumuzun yüz karası. Junjun bile baskın, seni lanet olasıca küçük pislik.
Ken resmen Youngjae’nin yüzüne tükürürken Namjoon göz devirerek ellerini kurularken Youngjae hiçbir şey anlamamanın verdiği saflıkla ikiliye baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
O BİR KATİL
أدب الهواة-İstediğimizi verene kadar burada otur o zaman. Elbet bir gün sıkılacaksın... ......... Tam gidecekken bileğini tutan çocukla durmak zorunda kaldı. Soğuk odada küçüğün titreyen sesini duydu. -Gitme! Korkuyorum! Derken tekrar ağlamak üzereydi. Daeh...