4. BÖLÜM

148 61 18
                                    

Önder havaalanına inince bir araba onu karşıladı. Yardımcısı arabanın kapısının açtı oturmasını bekledi, sonra yol çıktılar. Erzurum'u çok özlemişti. Uzun bir yolculuktan sonra nihayet evindeydi. Annesi onu bahçede karşıladı. Elini öpüp babasına sarılan Önder onlarla konuşup hasret giderdikten sonra odasına geçti. Yorucu bir günün sonunda ona huzur veren yerdeydi. Gece geç bir vakitte odadan çıkıp aşağıya indi. Bahçede çardağın altında oturup olanları düşünürken bir ses duydu. Sesin geldiği yöne bakınca yüzünde bir tebessüm oluştu. Onun bu halini kimse görmezken bunun zevkini karabaş sürüyordu. Sahibinin geldiğini anlamış olacak ki koşup yanına geldi. Sıkıca sarıldığı köpeğine doyasıya baktı. Bıraktığında küçücüktü. Ne dil dökmüştü annesine alabilmek için simdi kocaman olmuştu. Köpek yanındaki yerini alınca hem okşayıp hem konuşuyordu . Sevip okşadıkça biraz olsun rahatlıyordu. Karabaş sanki onu anlıyormuş gibi hırlayıp daha da sokuluyordu.

Sabah uyandığında rutin işlerini halledip aşağıya indi. Anası onu için güzel bir kahvaltı hazırlamıştı. Hepsinden birer alıp tabağına bıraktı. Hem sohbet edip hem de bu leziz kahvaltının tadını çıkardı. Babası kahvelerini odasına istedi.

"Baba söyler misin ne yapacağız." Dedi Önder.

Babası dumanı tüten kahvesinden bir yudum alıp arkasına yaslandı. Oğlundan taraf a yavaşça döndü. Gözlerini gözlerine dikti. Babasını bu tavrı Önderi daha da meraklandırmıştı.

"Evlat az sabır. Ben bu konunun üstünde çalışıyorum. Her şey güzel olacak .Bu arazi işini en kısa sürede nihayete erdireceğim. Ama bana güvenmeni istiyorum. Benden habersiz bir işe kalkışmanı istemiyorum. Biliyorsun bu arazi iki ailenin sulh olmasıyla bu zamana kadar sorunsuz geldi. Ama yapacağımız aksi bir durum olayların başlamasına neden olur. Biz kan dökülmeden bu işi sonlandırmak niyetindeyim. Bu arazi işiyle Hanoğullarının kızı ilgileniyor. Buraya bir mühendis getirip bu arazinin üstüne endüstriyel bir fabrika yapıp şehri kalkındırmak, ama bu istediğini daha gerçekleştiremedi".Dedi babası.

" Arkadaş ne azraziymiş yav,bide gidip kendim bakıyım şuraya. "dedi Önder içinden.

Babasının yanından ayrıldı. Aşağıya indi. Kafasından da plan yapıyordu. Burada kendisini fazla tanıyan yoktu. Rahatça dolaşır fikir alıp sohbet edebilirdi.

Annesi mutfakta herkese emirler verirken Önder de yanına gidip;

"Ne o Cennet sultan yine kök söktürüyorsun herkese hayırdır kim celallendirdi seni" diyerek yanağından öptü.

Cennet hanım her zamanki tutumuyla cevap verdi oğluna.

"Akşama istediğin bir şey var mı? Aslanım!"

"Yok anaların sultanı sen ne yaparsan benim kabulüm."

"Bak hele şunlara ben söylüyom ben dinliyom .Bir işi de bensiz yapsalar dişimi kırcam. Ama nerde" diyerek dert yandı oğluna. Önder kıkırdayarak anasına daha da sokulup onun cennet kokusunu içine çekti.

"Ahh be anam neyi beğenmiyor. İşte hepsi emrinde pervane oluyorlar. Senelerdir hepsi seni anası bilirler ,bir dediğini iki etmezler neden böyle dert eden kendine bırak herkes işini bilir sen merak etme."

Önder ve annesinin sohbetini gören kızlar hemen onlara birer soğukluk getirdiler. Önder anasına göz kırpıp demin ben demiştim edasıyla gülümsedi Cennet sultana.

Cennet sultan daha 17 yaşında gelmişti bu konağa . Burada kızlar büyüyüp serpildiler mi hemen başı bağlanırdı. Fikri sorulmazdı. Cennet sultan da bu kızlardan biriydi. Çok şükür ki ne kuma geldi ne de yaşli bir ağa' ya verildi. Geldiği konakta görmüş geçirmiş minnet duyduğu kişiler onu el üstünde tuttular. Oğulları Şahin de onlardan biriydi. Şahin bey çok sevdi karısını. Konağa geldiğinden beri gözünün içine bakardı. Karısı gözünün nuru ona 6 evlat vermişti. Ama hiç birisi yaşamamıştı. Ama karısı hep dimdik ayaktaydı. Kolay mıydı? Evlat kaybetmek. Ama o inancını hiçbir zaman yitirmedi. Önder'e hamile olduğunu duyduğundaki sevincinin tarifi yoktu. Doğduğunda kurbanlar kesilip adaklar adandı sofralar kurulup yemekler yendi. Hep sevdi hep sevildi Cennet sultan daha ne isterdi ki?.

MİR-İ AŞK (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin