21. Bölüm

53 30 7
                                    

Art arda patlayan silah sesleriyle neye uğradıklarını bilemeyen ev ahalisi birden yere yatınca Şahin ve Kenan bellerindeki silahlarına davrandılar ama saniyeler içinde olay olup bitti. Siyah bir arabanın içinden atılan kurşunlara karşılık korumalar ateş açsalar bile araç geldiği hızla geri gittiler .Herkes şoku atlatamadan Alya'nın feryadıyla başlar o tarafa döndüğünde Kenan olduğu yerde kalakaldı. Kapının girişindeki.son basamakta Alya'nın kucağında Nehir hanım kanlar içinde yatıyordu.

"Anne yalvarırım kalk.Beni bırakma anneeee"Alya'nın feryadı gökkubbeyi inletiyordu.

"Hanımımmm "Alya'nın ardından Kevser de hıçkırıklara boğulmuş yana yakıla dövünüyor köy halkı olan biteni öğrenmek için merakla konağın etrafına toplanıyorlardı. Önder biraz daha cesaretle hemen Alya'nın yanına koşarak Nehir hanımı hemen kucakladığı gibi arabaya taşıdı. Alya da onunla beraber arabalara geçerken Şahin ağanın sesiyle o tarafa bakıldığında Kenan beyin hala hiç kıpırdamadan olduğu yerde öylece dikildiğini görüyorlardı

"Baba hadi....." sesin geldiği tarafa bakışlarını çeviren Şahin aga;

"Siz gidin hemen yetiştirin Nehir'i hayde çabuk ben burayla ilgilenirim."Demesiyle Önder son sürat konağın önünden arabasıyla tozu dumana katarak ayrılınca Şahin Kenan'ın yanına gelerek onu iki omuzundan şiddetli bir şekilde sarstı. Baktı oluru yok okkalı bir tokat sallayınca Kenan bir anda neye uğradığını bilemeden panikle;

"Nehirrrr..."ağzından acı bir inlemeyle olduğu yere çöktü.

"Kenan kendine gel hayde kalk çabuk gitmemiz lazım kızının karının sana ihtiyacı var agıt yakmanın zamanı değil hadi dostum kalk."ağlayan o koca gövdeli insan çaresiz gözlerle karşısındaki insanla gözgöze geldiğinde;

"Ben gidemem Şahin aynı acıyı tekrar yaşayamam kalbimin bir yanı git derken diğer yanı hayır dur diyor. Ben ona yeni kavuşmuşken birbirimize yeniden bir şans vermişken ben..."ellerini yüzüne kapatıp hüngür hüngür çocuk gibi gözyaşı döküyordu Nehir'in arkasından Kenan bey.

"Kenan" diye kükredi Şahin bey.

"Yeter ağlamakla sızlamakla çözüm mü olur. Gidiyoruz önce hastaneye oradan da karakola kimmiş bu şerefsiz öğrenelim Arabayı ben kullanırım sen diğer tarafa geç". Kolundan çekerek kaldırdı .Arabaya binip tam gaz şehir merkezindeki hastaneye geldiklerinde koşarak içeri doğru ilerledi.Sol taraftaki kalabalıga baktığında tesbih tanesi gibi dizilmiş çoğu ahali bir çok kişi vardı etrafta kimi merak kimi de belki bir seye lazım oluruz diye gelmişlerdi. Gözleriyle kızına baktı. Çökmüş bitik bir Alya vardı karşısında. Yanına uçarak vardı. Kollarını arasına alarak sarıp sarmaladı evladını.

"Baba anneme bir şey olmasın yüzünü koynuna gömüp daha cok ağlarken kızı.

"Babam dua edelim kızım elbet iyi bir haber alacağız sen bir sakin ol"diyerek teselli edecekken kapı açıldı. Doktor yanlarına gelince;

"Hastanın eşi veya yakını kim."diyerek ortaya konuştu.

"Benim doktor söyle yaşıyor değil mi karım."doktorun ağzından çıkacak kelimeye bakıyordu hepsi.

"Hasta geldiğinde cok kanaması vardı.Yapılan muayenede iç organlarında zarar var mı yok mu bunu tespit için ameliyata aldık. Kalbi gerçekten zayıf. Birkaç kez durdu .Bunu der demez Alya olduğu yere yığılarak bayıldı. Kenan kucakladığı gibi kızını gözlem odasına taşıdı. Hemşireler ilgilenirken doktorun yanına tekrar geldi. Titreyen sesiyle cevabından korktuğu soruyu bir kez daha sordu.

"Karım yasıyor degilmi doktor kurtardım de"yumrularını sıkıyordu kederden.

"Evet şu an için durumu stabil ama tehlike devam ediyor. Kurşunlar hayati bir organa gelmediğine dua edin yoksa bu zayıf bünyeyle onu atlatamazdı. Kanamayı durdurduk 24 saat bizim için önemli yoğun bakımda tedavisi devam ediyor Geçmiş olsun.

MİR-İ AŞK (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin