Kızlardan habersiz gecen koskoca bir hafta ;bir haftadır herkes bir tarafa dağılmış vaziyette Alya ve Kevser 'den bir iz bir haber toplamak için birbirleriyle yarışıyorlardı. Ama hala ellerinde somut bir delil bir ses bir soluk çıkmamıştı. Bu da seslerin ve sinirlerin hassasiyetini daha da arttırıyordu. Etrafa saçılan adamlar dan da haber yoktu. Şehir dışında bile kuş uçurtulmuyordu. Bazen boşuna bir caba gibi görenler çıkınca herkes bir öfke patlaması yasıyordu. Bir haftadır Önder ve ailesi Kenanların evinde kamp kurmuşlardı. Cennet hanım Nehir'le ilgileniyordu. Çünkü Kenan'ın Nehir'i görecek gözü yoktu. Her yerde gözcüleri adamlarından gelecek olumlu olumsuz bir neticeye odaklanmış kimseyi umursamıyordu. Şu anda tek istediği evlatlarını ölü yada diri bulmaktı. Hiç ama hiç istemiyordu düşünmeyi velev ki ölü bulunsalar da en azından huzurla uyuyacakları bir yerleri olacaktı. Ama sağ bulmaktı tüm duası.
Nehir hanım serumla ayakta duruyordu. Ağzından tek damla, tek lokma geçmiyordu.
"Evlatlarım aç mı susuz mu? .Ben onlarsız o sofraya nasıl otururum ha nasıl istemem hiçbir şeyy istemem beni de onların yanına koyun beni de onlarla gömünn." Günlerce duydukları tek cümle buydu. Cennet hanım artık uğraşmaktan vazgeçti. Bilirdi evlat ateşini . Canından tam 6 evlat koymuştu soğuk toprağın koynuna. Bilirdi ciğerin nasıl yandığını . Bilirdi bu yangının tarifinin olmadığını. Sessiz sessiz ağlıyordu karşıda mum gibi eriyip giden kadına ve onun çaresizliğine.
"Kenan amca bu adam bir şeyler söylüyor bir de sen dinle istersen." Alex yaşlı bir ihtiyarla avludan içeriye girince karşısında bir umutla bekleyen adama bakıp adamın karsısında durdu ve sordu.
"Anlat ne biliyorsun ne duydun ne gördün." adam el pençe orada duran herkesin tüm sorularına cevap verirken Kenan'ın ve orada bulunan herkesin ağzından dökülen küfürler yeminler ,dahası eline aldığı silahın soğuk kabzasını tutarak adama bakıp ;
"Eger bu dediklerin de bir parça , ufak bir yalan varsa bu köyü terk et ihtiyar." Dedi Kenan kararmış gözlerini ihtiyarın üstüne dikmiş bir vaziyette bakıyordu.
"Dediklerim dogrudur beyim ekmeğini yedim suyunu içtim nankörlük etmem ben , onlar da benim evladım bu itler zamanında benim içinde neler yaptılar ver cezalarını beyimmm."dedikten sonra Kenan orada bulunan herkese bağırarak;
"Ant olsun ki ben istemedim yeminle elimi kana bulamayı ben istemedim rabbim sen şahitsin ve buradakiler de şahit ama bu it oğlu ite ben zamanın da söyledim günah benden gitti toplanın hepiniz gidiyoruz haydeee"....
Şahin Önder Alex ve Kenan ellerindeki silahları bellerine yerleştirdiler. Adamlarıyla beraber arabaları tozu dumana katarak son sürat şehirdeki hanın olduğu yere doğru sürdüler .Öyle bir hali vardı ki Kenan'ın sanki herşeyi yakabilirdi. Düşündü ta o gün düşündü bunun olabilme ihtimalini ama Mahir'e güvenmek istemişti. Eski dost düşman olmazdı. Ama şimdi dostunun da düşmanının da canı cehennemeydi. Evlatları eğer o itin elindeyse bu sefer ölüm bile az gelecekti.
Hana gelip arabalardan indiklerinde herkes onların etrafında toplanmıştı .Ne olduğunu çözmek içinse önden gidenleri takip etmekti. Kenan belindeki silahını çıkarıp mermiyi namluya sürdü ve öyle bir bağırdı ki han titredi.
"Mahirrrrr!!"
"Mahirrrr çık dışarı" havaya iki el ateş etti. Herkes bir yerlere sindi. Korkularından kimseden ses çıkmadı. Dükkana girdi. Çırak Kenan'ın önüne geçti.
"Patron burada değil" Kenan silahını delikanlının başına tuttu.
"Kafana iki delik açılmasını istemiyorsan çağır gelsin." Çocuk titreyerek konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİR-İ AŞK (TAMAMLANDI)
Teen FictionALYA VE ÖNDER BİR ARAZİ İÇİN NE GÜÇLÜKLERE GÖGÜS GERMİŞ İKİ AİLENİN GÜÇLÜ VE AZİMLİ EVLATLARI BAKALIM DAHA ONLARI NE ÇETİN ZORLUKLAR BEKLİYOR. NOT:TÖRE HİKAYESİ DEĞİLDİR.