"Kevser söyle neredesiniz iyi misiniz? Alya o nasıl hemen de hadi o şerefsiz size bir şey etti mi?" adam soluk almadan konuşuyordu.
"Bir dur sakin ol şarjım az biz iyiyiz Alya'da iyi şimdi sana vereceğim yere gelin" Kevser bir hızla yerlerini söyledi ve hat kesildi. Kısa ama öz bir konuşma oldu.
"Bacanak yürü yürü hatta koş bizim baldız yaman haa ben biliyordum bu kız ne yapar eder bulur bizi diye bak aslan kızım yaa!!" Önder sarılmış olduğu Alex 'le Kevser'in muhabbetini ederken bir yandan da Kenan ve Şahin ağaya da haberi uçurmuştu. Herkes ayaklanmış vaziyette Kenan dan haber bekliyorlardı.
"Önder emin misin oğlum bu yer at araba geçmeyen bir yerde. Bu adi it nereden bulmuş bu yeri .Buraya ancak sabah hava aydınlıkken gidebiliriz yoksa hayatta onlara kavuşamayız. Çok sapa bir yer .Bekleyeceğiz evlatlar sabah ola hayır ola . Şükür benim deli kız yine yaptı yapacağını helal benim kızıma. Oğlum yok ama iki yiğit kızım var. Eee siz iki ayı yavruları dikkat edin bu iki dişi kurt bunlar sizi yer be yer."ağlaşmalar yerini gülüşmelere bırakmıştı. Ama onları yanlarında sag salim göresiye kadar buruk olacaktı her yanları gülümsemeleri bile. Cennet kadın sevindirici haberi Nehir'e verdiğinde Nehir hanım şükür namazı kılmıştı dualarla gözyaşlarına boğulmuştu. Sabahı sabah edecekti yine gözüne uyku haram olmuştu kaç gündür ama bu son gece son günüydü onlarsız ,kavuşacaktı çocuklarına sarılacaktı sag salim evladına kokusunu özlemişti can paresinin. Adaklar adamıştı gözünün bebesine "Gelsin he bir kavuşsam cann desem yavruma .Sesini duysam bir kez anam dese bana .Diyecek değil mi ? Cennet kadın gelecek he mi? yavrumm şükürler olsun rabbim ."Ellerini yüzüne huşu içinde sürdü. Bekleyecekti dilinde dualarla beklecekti Nehir hanım.
Kenan kaç gün sonra kadının yanına Nehir'in odasına geldi durdu .Eli gidip geldi tokmağa. Açamıyordu kapıyı açsa ne diyecekti. Onca gün gidip bakmamıştı nasıl olduğuna, atıvermişti can yoldaşını bir köseye şimdi yüzü var mıydı ki yanına varsın. İstemezse anlardı. Eşeklik edip bir kere bile iyi olup olmadığını düşünmemişti sormak aklına dahi gelmemişti. Gözü hiçbir şey görmüyordu ki. Başkaları kol kanat germişti. Ne dese hakkıydı.Soluk alıp verdi. Girecekti. Özlemişti. Yanında huzur bulduğu oydu. Ya bismillah.. Kapıyı vurdu bekledi.Bekledi..
"Nehir benim girebilir miyim?" içeriden ses gelmiyordu.
"Bak anlıyorum bana kırgınsın ama konuşmak istiyorum . Giriyorum içeriye."usulca kapıyı açtı kafasını içeriye doğru uzattı. İçerisi karanlıktı. Pencerenin önünde bir karaltı vardı. İçeriye girip kapıyı kapattı. Yanına doğru adımladı adam.
"Nehir iyimisin ." bir şey dese diye bekliyordu adam ama kadından tık yoktu. Oturdu yanına. Görmemişti kadınını tam bir haftadır sesini yüzünü kokusunu her şeyini unutmuştu. Ne kadar zayıflamıştı. Kaşık kadar kalmıştı yüzü. Daha çökmüştü bedeni. Gözlerinin altı bile çökmüştü. Uykusuzluktan kanlanmıştı şişti gözebebekleri.İçi acıdı canı yandi. Pişmandı cok pişman.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİR-İ AŞK (TAMAMLANDI)
Teen FictionALYA VE ÖNDER BİR ARAZİ İÇİN NE GÜÇLÜKLERE GÖGÜS GERMİŞ İKİ AİLENİN GÜÇLÜ VE AZİMLİ EVLATLARI BAKALIM DAHA ONLARI NE ÇETİN ZORLUKLAR BEKLİYOR. NOT:TÖRE HİKAYESİ DEĞİLDİR.