6 . BÖLÜM

114 55 7
                                    

Kenan'ın Mahirle görüşmesinin ardından birkaç hafta geçti. Ses seda yoktu. Alya için tehlikeli bir durum da yaşanmadı. Her şey yine rutinin de devam ediyordu .Kenan ailesiyle kahvaltı masasında sohbet edip gülüp şakalaşıyorlardı. Çayını yudumlarken kızına seslendi.

"Alya İstanbul'a ne zaman gidiyorsun."

Birden Nehir hanımın gözleri ikisinin arasında gidip geldi . Elinde çay bardağı titredi. Tekrar Alya'ya kaydı bakışı.

"Babam müsaaden olursa bu akşam gitmek istiyorum."

"Kızım ne bu acelen biraz daha kalsan ya doyamadım sana." Nehir hanım yine duygusala bağlıyordu durumu.

"Abartma Nehir! biliyorsun ki İstanbul da ki işleri Alya yürütüyor. Her zaman yaptığı işler büyütülecek bir şey yok."

Sinirli bir şekilde Nehir'in yüzüne bakan Kenan bey karışma diyordu kadına resmen. Yutkunan Nehir hanım başı önünde tabağındakileri didikleyip konuşulanlara kulak kabartıyordu. Ne yapacaktı ki hiçbir şekilde söz hakkı yoktu. Gözleri buğulandı ama ağlamadı. Kızı için şimdiye kadar sustu yine susardı. Yapacağı bu elinden gelen de bundan başkada seçeneği yoktu.

"Anneciğim bak her sene yapılan bir davet bu. Tüm iş adamları ve saygın kişiler hep oradalar bu durumda benim de orada bulunmam lazım . Bu fabrikayı yapabilmem için finans gerek. Bu davet bizim için bulunmaz nimet. Orada ki davette bu yüksek itibar sahibi kişilerle yapacağım toplantıyla fabrikayı anlatacağım ve bu projem beğenilirse finans da sağlanırsa değmeyin keyfime." Arkasına yaslanan Alya annesine sırıtıyordu.

Kızı o kadar heyecanlı o kadar istekli anlatıyordu ki Nehir ne derdi .

"Ahh yavrum benim kınalı kuzum inşallah dediğin gibi sonuçlanır her şey."

"İnşallah annem dua et bana olur mu? .Hadi şimdi bana yardım et de hazırlanayım daha yapmam gereken bir sürü iş var."

Anne kız gülüşmelerle masadan kalktılar. Kol kola girip birbirlerinden güç alırcasına adımladılar merdivenleri.

Hazırlanıp bavulunu kapattı kız. Sağa sola baktı unuttuğu bir şey var mı diye. Gönlü rahattı her şey güzel olacaktı .Buna inanmak istedi Alya tüm kalbiyle.

"Hazır mısın kızım." Kenan bey'in sesiyle arkasına baktı Alya.

"Evet babam var mı ben den istediğin bir şey? ."

"Sağlıcakla git gel kızım. İçim rahat bu iş bizde buna inanıyorum sen de inan seni ben yetiştirdim ve senin bitirmeden geldiğin bir iş yok."

"Biliyorum babam ben de böyle düşünüyorum nede olsa senin kızınım."

İkisi birbirlerine sıkıca sarıldılar. Kenan bey kızının yanağına bir buse kondurdu.

"Gidince ara kızım merakta bırakma bizi olur mu?" Nehir hanımda kısa tembihinden sonra sıkıca sarıldı o da kızına. Arabasına binen Alya havaalanına doğru yola çıktı.

Diğer tarafta Önder de artık işleri buradan idare edip ailesiyle vakit geçiriyor, arada Emminin yanına gidip onunla tavla oynayıp kafa dağıtıyordu. Aslında iyide olmuştu . Biraz kafa dinlemenin kime ne zararı olabiliri ki.

Saat epey ilerlemişti. Dosyalarla boğuşurken telefonu çaldı Önder'in. Karşıdan gelen sesle başını kaldırdı.

"İyi akşamlar Önder bey."

"Ne vardı Mine hanım aksi bir durum yok umarım."

"Efendim rahatsız ediyorum ama size hatırlatmak için aramıştım. Yarın çok önemli bir davet var ve siz bu davette onur konuğusunuz bilginize."

"Hay aksi ben onu tamamen unuttum Mine saat kaçta bu davet.?"

"Efendim saat 19.00 de ne yapmamı istersiniz."

"Hemen bilet ayarla Mine ilk uçak saat kaçta?"

"Hemen bakıyorum saat 01.00 de efendim."

"Al ben havaalanına gidiyorum ilk uçakla geliyorum ."

"Anladım efendim . İyi geceler."

Önder sinirle elini alnına vurdu. Nasıl unuturdu böyle önemli bir toplantıyı. Hemen hazırlandı kimseyle vedalaşmadan konaktan ayrıldı. Yolda giderken Sedat'ı aradı.

"Devrem nasılsın"

"Bırak şimdi Sedat nasılı filan yarın İstanbul 'dayım ve önemli bir davet var. Gelmişken toplantı yapacağım herkes saat 8.00 de şirkette hazır olsun koçum .Bu arada beni havaalanından almayı unutma ."

"Tamam devrem ne zaman unuttum seni ben."

"Bilmem Sedat ne zaman unutmadın acaba."

"Ama sende en uygunsuz zamanda arıyorsun be oğlum. İşin tam ortasında napayım dur bekle ben bir gidip geliyim mi? Diyeyim kıza."

"Hay ben senin uçkuruna tükürüyüm Sedat bak eğer bu seferde........?

"Tamam tamam gelince görüşürüz patron."

Sedat kıs kıs güldü telefon kapanınca .En son Önder'i almaya gideceğini unutmuş ve bir otelde sarışın bir hatunun kollarında halinden memnun ayrılmıştı . Tabii başına ne geleceği düşünmemişti. Hatırladığı Önderden sıkı bir fırça yediyi. Aklına geldikçe hem utanır hem de gülerdi.

Sedat Önderin gözü kulağıydı. En olmadık yerde işleri halleder onu rahatlatır. Ama en olmadık zamanda da bir çuval inciri berbat eder bu sefere kaçacak delik arardı.

Evet zaafı güzel hatunlardı. Söz konusu Önder'se bir kartal gibi onun yanında yer alır her işini görürdü. Sağ koluydu. Elinden uçanla kaçan kurtulurdu. Önder Sedat'ı aramanın verdiği rahatlıkla uçaktaki yerini alıp Erzurum semalarından İstanbul semalarına doğru süzüldü.

Artık her şey nasıl gerçekleşecek neler olacak bunu zaman gösterecekti.

MİR-İ AŞK (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin