•sevdiklerimle anılmak istiyorum, korktuklarımla değil•

2K 198 41
                                    

Dünyevi konularla işim olmaz, zar zor umursuyorum her şeyi

Neler olduğu beni ilgilendirmiyor, duvarımın ardında kaldım kilitli

.

.

.

Arkadaşlarımla geçirdiğim güzel günün arasından bir hafta geçtiğinde, bir sabaha yine rüyasız uykularımdan uyandım. Yaptığım ilk şey, son bir haftadır yapmaya devam ettiğim gibi, ilaçlarımı alarak başladım. Her kutudan birer tane, baş ağrım içinse bir ağrıkesici. Tabii bir süreden sonra ağrıkesiciler çok bir işe yaramıyordu, ona bağışıklık kazanmıştım ve artık sadece psikolojik olarak ağrısız hissetmemi sağladığı için kullanıyordum.

Baş ağrılarımın temel sebebi kullandığım diğer ilaçlardı, ama çok düşünmeme sebep olan şeylerin de etkisi büyüktü: Mesela iki aydır kira ödeyemiyor oluşum, parasızlığım ve yakın zamanda ağzımın kokmasına yol açacağından korktuğum açlık.

Ama eğri oturup doğru konuşmalıyım ki, param olsa bile kendime yeterince değer vermiyordum: Eve gerekli meyve sebzeyi almaz, yemek hazırlamaktan kaçınır, zahmet edip de geçen hafta bir şey hazırladıysam, önümüzdeki üç hafta boyunca da onu yerdim. Tabii, o da yaptığım şey henüz bozulmadıysa.

Bugün, haftanın ilk günüydü – Pazartesi. Bu da maalesef geçen hafta yaptığım şeyin aynısını yapmak zorunda olduğum anlamına geliyordu: Psikiyatrımla görüşmek.

Bu kez, geçen hafta yaptığımdan daha farklı bir şey yapmaya karar verdim. Psikiyatrımla görüşmeden sonra almak yerine, duşumu şimdi alacaktım. Evet... Benim için büyük bir farktı bu.

Halihazırda üstsüz yattığım için soyunmam uzun sürmedi, geçtiğimiz günlerce elimdeki son parayı vererek ödediğim su faturasından sonra, ben suyu ılıştırırken iç çamaşırımdan kurtulup kendimi suyun altına bıraktım. Sabahın körüydü zaten, düşünecek pek bir şeyim yoktu: Aklımdan geçmesini beklediğim her şeyi doktoruma anlatacağım düşüncesiyle temizlenip giyindim.

Şanslıydım ki durağa varır varmaz binmem gereken otobüs geldi, ulaşım kartımda kalan parayı da yola harcadıktan sonra hastane durağının gelmesini bekledim. Ayaktaydım, otobüsteki her yer doluydu ama sorun değildi, oturduğumda hastane durağını kaçırdığım zamanlar olduğu için yolu seyredebilmek işime yarıyordu.

İndikten sonra hastaneye girdim, randevu saatimin dakikası dakikasına yetişmiştim, doktorumun ofisine çıkar çıkmaz adım söylendi ve içeri girdim. Karşısına oturduğumda bana güler yüzüyle selam verdi, ben de onun gülümsemesini aynı şekilde karşıladım. "Bir hafta oldu, değil mi?" diye sordu.

"Her zamanki gibi, evet – ne eksik, ne fazla." Bu konuda hep ciddiydim, randevularımı hiçbir zaman kaçırmadım. Her şey tıkırında ilerlerdi, saati saatine, dakikası dakikasına, hatta bazen saniyesi saniyesine.

"Tebrik ederim, zamana çok önem veriyorsun."

"Dünyada önem verdiğim çok bir şey kalmadı zaten," diye yanıtladım iç çektikten sonra. "Ama zaman, umursamayı bırakmadığım tek şey diyebilirim."

"Peki arkadaşların?" Sorusu ani ve beklenmedikti, onları umursamadığımı ima etmemiştim oysaki.

"Arkadaşlarım ne?"

"Arkadaşların bu umursamadığın şeyler listesine dahil mi?" diye sorusunu yineledi. "Yoksa onlar da zamanının bir parçası?"

"Zamanımın bir parçaları, evet," dedim. Bana mutlu hissettirmeyi başaran tek şey onlardı, onları umursamadıklarım listeme eklemem Bora ve Selin için haksızlık olurdu.

Beni Hala Seviyor Musun? // boyxboy [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin