•ben de her şeyle birlikte solacaktım•

626 112 97
                                    

Umarım beğenirsiniz, oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmazsanız sevinirim. Oylarınız ve yorumlarınız hikayenin yükselmesine çok fazla yardımcı oluyor. Şimdiden destekleriniz için çok teşekkür ederim, hepinizi seviyorum!

İyi Okumalar.

.

.

.

Karanlık zamanlarda bile beni seviyor musun?

Karanlık tarafımda bile elimi tutacak mısın?

Taner'in yarasından akan sıcak kanın elimi ısıtışını hissedebiliyordum, onun gözlerime bakan gözlerinin yarasına kayarak yavaşça solmaya başladığını görebiliyordum. Karşımda diz çöktü, kana bulanan eliyle yarasını tutup da yere yığılana kadar da Oğuz hiçbir şeyin farkında değildi. Bunlara şahit olduğunda koşarak yanıma geldi. "Ne yaptın sen?" diye sordu, korku içindeydi. "Ne yaptın?"

Yüzüne bakamıyordum. Onun elimdeki kanı elimi ısıtıyordu, gözlerimde birikip boşanan yaşlar da yüzümü ısıtıyordu. Hafif bir rüzgar vardı biraz önce, ama şimdi kesilmişti. Sanki yaptığım şeyle zaman durmuş, Tanrı şoka uğramıştı. Hala sıkıca tuttuğum çakıyı düşürdüm, sesi sessiz sokakta yankılandı ve ben dizlerimin üzerine çöktüm.

Oğuz arka arkaya mırıldanarak bir şeyler tekrarlarken yanımdan ayrılıp Taner'in yanına geçmişti. Ellerini üst üste koyup onun kanayan yarasının üzerine yerleştirmiş, var gücüyle basınç uygulayarak bir şeyler yapmaya çalışıyordu. Artık ona dokunmuştu, parmak izleri üzerindeydi – hiçbir şey yapamazdık, kaçamaz ve bunları ardımızda bırakamazdık. Ancak ben hayatımın hangi döneminde olduğunu biliyordum: Majör depresyonum şimdilik arka plandaydı, şimdi manideydim. Hızlı düşünüyor, çok düşünüyor, sağlıksız da olsa bir şeyler düşünüyordum ve bu bir gerçekti.

Zaten düşünmüyor olsaydım yaptığım şeyi yapmazdım.

Taner'i bıçaklamaz, onu bu ara sokakta, kimselerin görmeyeceği bir yerde ölüme terk etmezdim. Ama ölüme bırakmayacaktım, onu kurtarmak zorundaydım. Dizlerimin üstünde sürünerek Taner'e yaklaştım, ellerimi mümkün olduğunca az yere değdirmeye çalışarak cebindeki telefonunu aldım. Şifresini bilmeme gerek yoktu, acil durum çağrılarını kullanacaktım. Ambulansı aradım. Yerdeki çakıyı tekrar kavradım. Telefonu onun kulağına götürdüm, konuşması gereken kişi oydu.

Karşıdaki kişinin yanıtladığını duydum, Taner hala sessizliğini koruduğu için öfkeleniyordum, oysaki öfkelenmem için bir sebep yoktu: Bunun suçlusu da bendim sorumlusu da. Yine de buna izin veremezdim. Onu öldürmeye kalkan kişi olarak onu kurtarması gereken kişi de ben olmalıydım.

Çakıyı boynuna doğrulttum. Keskin ucu tenine değiyordu, ama yaralamıyordu. Oğuz korku dolu gözlerle bana baktı, gözlerini fal taşı gibi açmıştı ama telefon açık olduğu için hiçbir şey diyemiyordu. Durumun farkına varan Taner, tenine değen çakının tenini delmesinden kaçınmak için telefondaki kişiye cevap verdi: Kekeliyordu, konuşmakta zorlanıyordu. "Bıçaklandım...!" Adresi verdi, ambulans gelene kadar telefonda kalması söylendi.

Oğuz'a baktım. Başımla ileriyi işaret ederek gitmemiz gerektiğini belli ettim. Hastane yakındı, ambulans üniversiteden gelecekti ve ikimiz de oraya yakın olduğumuzu biliyorduk. Oğuz bakışlarını Taner'e çevirdi, eğilip kulağına bir şeyler fısıldadı. Yüzünde bir gülümseme falan yoktu, mimiksiz bir şekilde duruyordu. Çakıyı kapatıp ceketime attım, ayaklanıp ara sokağın çıkışına yöneldim. Oğuz arkamdan geliyordu, sokaktan çıktığımızda elini omzuma attı. "Ne yaptın sen!" diye tekrarladı.

"Hiçbir şey sorma," dedim, duymazdan gelmeye çalışıyordum.

Omzumdan tutarak beni sertçe kendine çevirdi. "Ben konuşurken yüzüme bak, Ural." demesiyle gözlerimi onun okyanus gözlerine çevirdim. "Böyle mi olacak?" diye sordu, soru yağmuru devam ediyordu. "İlaçlarını almadığında bunlar mı olacak?"

Beni Hala Seviyor Musun? // boyxboy [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin