•kırdığımı bildiğim kalp bana ait•

499 111 175
                                    

Selam! Nasılsınız? Umarım iyisinizdir <3 Öncelikle sık sık bölüm yayımlamadım ve bu bölümden sonra bir tık aksatabilirim bunun sebebi hem sınavlarımın gelmesi hem de okunmaların artması için birazcık beklememizin zarar vereceğini düşünmemem. Anlayışla karşılayacağınızı düşünüyorum.

20 bölüm boyunca bana destek olup, oy veren ve yorum yapan herkese gerçekten çok teşekkür ederim. Yazdığım üç kurgu arasında BHSM'nin değer bir tık daha büyük benim için. Umarım büyümeye devam eder ve Ural ile Oğuz da hak ettiği değeri alır. 🤲🏻🤲🏻

Umarım seveceğiniz bir bölüm olur. Lütfen oy vermeyi ve bolca yorum yapmayı unutmayın, okunmaların yükselmesi için yaptıklarınız çok önemli. İyi Okumalar!

.

.

.

Kalbimi ikiye kırıyorum

Senin tamamından kurtuluyorum

Oğuz hiçbir şey demeden telefonu kapattı. Aradığım yerin adı ekranında göründüğü için nerede olduğumu da sormasına gerek yoktu. Acımı ve hıçkırıklarımı dizginlemeye çalışarak polisin beni beklemem için bıraktığı yere döndüm. Etrafımdaki kalabalık artıyordu ve ben utancımdan yerin dibine girmemek için kendimi zor tutuyordum: Ne vasıfla buradaydım? Mezar kazan biri. Kimin mezarı? Ölü arkadaşının.

Kendi mezarımı kazsaydım bu denli ilgilenmeyeceklerini biliyordum, bu da ayrı bir konu sayılırdı.

Polislerden biri, yaşını başını aldığı için daha rütbeli duruyordu üstelik, yanıma oturup adımı sordu. "Ural," diye yanıtladım. "Ural Altan."

"Neden burada olduğunu biliyor musun, evlat?" Sesinde tam olarak ne olduğunu anlayabilmiş değildim. Sakin? Teselli? Suçlayıcı? Bilmiyordum.

"Yaptığım şey yüzünden."

"Tam olarak ne yaptığını biliyor musun?" Bir deliyle konuşuyor gibi beni alttan almaya çalışıyordu, rahatsız ediciydi – ihtiyacım olan tek şey ilaçlarımken benimle neden böyle konuşuyordu ki?

"Yapmamam gereken bir şey."

"Kısa cevaplar vermeyi bırak, önce." Derin bir nefes aldı, sözlerine devam etti. "Mezarlıktaki mezarlara dokunmak yasak değil," dedi önce. "İnsanların kaybettiklerine yakın olmalarını sağladığı için bu hiçbir zaman yasak değildi." Sonra gözlerimin içine baktı, kaçırdığım gözlerimden dolayı adamın yüzünü inceleyemiyordum. "Ama nefes alamazlar deyip toprağı kazmaya çalışmak?" Ayağa kalktı, şimdi oturmuyordu. "Buna bir dur dememiz gerektiğini sen de biliyorsundur."

"Avukata ihtiyacım olacak mı?" diye sordum, sanki bir avukatı karşılayacak kadar param varmış gibi soruyordum bir de utanmadan.

"Ev arkadaşına ulaştık." Oturduğum yere yakın olan ofisinin kapısını açtı. "Senin ifadeni alamadığımız için onunkine başvuracağız."

İfademi alamıyorlardı. Çünkü onların gözünde ben bir deliydim, güvenilmezdim ve anlattıklarıma hiçbir koşul altında güvenemezlerdi. Bu da, yaptığım şeyin etkisiyle birlikte, moralimi iyice bozuyordu: Koca günlerce yaptığım gelişim, biriktirdiğim iyi duygular, tek bir şey yüzünden silinip gitmişti.

Gördüğüm muamele beni üzüyordu. Üzülmekte haklıydım da. Kendimi toparladığım sırada yaptığım tek bir kötü şey her şeyin tekrar mahvolmasına yol açmıştı ve şimdi bu yüzden güvenilmezdim, dinlenemez ve anlaşılamazdım – ortalıkta bırakılmış küçük bir çocuk gibiydim, beni bulanların dilini konuşamayan bir çocuk sanki. Kimse dediğimi anlamıyordu, anlayanlar yaşıma verip dinlemiyordu ve benim yerime konuşması için başka birini bekliyorlardı.

Beni Hala Seviyor Musun? // boyxboy [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin