•onun nefesi, senin gözyaşın•

1.2K 179 112
                                    

Selaam! Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Okunmanın artması için hızlı hızlı bölüm yayımlamaya çalışıyorum bir yerden sonra belli zamanlarda yayımlamaya başlayacağım. Yani planım öyle. 

Oy verip, birkaç yorum yaparsanız sevinirim. Vereceğiniz oylar ve yorumlar kitabın etiketlerde yükselmesine ve daha çok kişinin karşısına çıkmasını sağlıyor. Desteğiniz için şimdiden teşekkür ederim♥

-

-

-

Kafanın içinde cevaplar var, ama asla konuşamıyorsun

Bunun yerine akışına bırakmışsın, düşmekten korkuyorsun

Dün sabahtan sonra herhangi bir güne bok gibi uyanmam artık imkansızdı. Bugün, kötü değildi, ama şimdiye kadarki çoğu sabahımdan farklı olduğu kesindi. Uzun zamandır (dünü saymazsak tabii ki) evin içinde başkalarının sesini duyarak uyanmıyordum, gözlerimi açtığım anda bir başkasının yüzünü görmüyordum ve bu, uzun zamandır ilk kez gerçekleşiyordu şimdi. 

Ama sakin bir sabah değildi.

Uyanmamı sağlayan ses, tabii ki Oğuz'un sesiydi. Telefonda konuşuyor olmalıydı çünkü konuştuğu kişiden herhangi bir yanıt duyamıyordum. Onu dinlemeye çalıştım ama çok da başarılı olduğum söylenemezdi, biraz sessizdi. Ama duyabildiğim bir şey vardı, o da Oğuz'un telefonu kapatmadan önceki son sözleriydi: "Birlikte birkaç ay geçirdik diye evimi kiminle paylaşacağıma karar verebileceğini mi sandın?" Sesi gittikçe yükseliyordu. "Kendini çok üstün sanıyorsun belli ki, ama öyle bir lüksün yok senin."

Oğuz telefonu kapatacağı sırada ben çoktan yataktan fırlamış, dolabın altındaki boşluğa koyduğum çantamın içine giysilerimi yerleştiriyordum. Birçok şey olabilirdim; bazen kaba saba ve ofansif, bazen melekten hallice iyilik elçisi; ancak Oğuz'un aylarını birlikte geçirdiği kişiyle arasının bozulmasının sebebi olamazdım.

Gitmeye çoktan razı olduğum sırada Oğuz gözlerinde şaşkın bir bakışla odamın önünde durup beni izlemeye başladı, yataktan kalktığım gibi daha üzerimi bile giyinmemişken gelmiş eşyalarımı topluyordum. "Dolabı mı düzenliyorsun?" diye sordu gözlerini ovuşturarak, henüz çantamı görmemiş olmalıydı.

"Yok," diye yanıtladım sakince. "Eşyaları topluyorum."

"O niye?" Şaşkındı, böyle bir cevap beklemiyor olmalıydı.

"Telefonda söylediklerini duydum," dedim yüzüne bakmamaya gayret ederek, bakarsam moralimin bozulacağını ve oracıkta oturup ağlayacağımı adım gibi biliyordum. "Gitmem en doğrusu olacak."

Oğuz yanımdan geçerken elini omzuma yerleştirdi ve dizlerinin üstüne çökmüş olan benim karşımda yere çöktü. Yüzünü yüzüme dikti, birbirimize oldukça yakındık ve tek şekerli, sütsüz kahvesinin kokusunu alabiliyordum. Diğer elini, çantamın üzerinden elimi kaldırmak için benim elimin üzerine yerleştirdi ve bana bakmayı sürdürerek "Hiçbir yere gitmiyorsun," dedi tereddüt etmeden. "İki aydır tanıdığım biri için senden mi vazgeçeceğim?"

"İki aylık dediğin kişi sevgilin ama," diye yanıtladım. "İnsanlar sevdikleri için bazı şeyleri feda etmez mi?"

"Eder," dedi hala gözlerimin içine bakmaya devam ederken. "Ama feda ettikleri şeyler, başka insanlar olmaz."

Yine de onu, sevdiği kişiden ayıran kişi olmak istemiyordum. "Sadece... Aranıza girmek istemiyorum." Bunu söylemekten de çekinmedim tabii ki, artık hissettiklerimi söylememek konusundan bıkmıştım, ağzına geleni söyleyecek biriydim. "Böyle biri olamam."

Beni Hala Seviyor Musun? // boyxboy [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin