•soğuğun beni yıprattı ve umudumu kaybettim•

1.2K 177 92
                                    

Oy verip bol bol yorum yaparsanız sevinirim! Desteğiniz için şimdiden teşekkür ederim, iyi okumalar!

.

.

.

İçimi huzurla doldurmak için nefes alıyorum

Sanki burada, yanımdaymışsın gibi hissetmek için

Su gibi geçen bir ay boyunca başımdan her şeyi hatırlamam imkansızdı, ama "uzun zamandır geçirdiğim en güzel günler" çoktan sona ermişti. Artık "başımdan geçen en güzel haftalar" diye konuşmam gerekiyordu. Kelimelere dökmekte zorlanıyordum; aylardır, neredeyse bir yıldır böyle hislere kapılmamıştım.

Şimdiyse yazın tam ortasında, Temmuz ayındaydık. Taner'i göreli bir ay olmuş, neşemiz yerini bulmuştu. Her şey çok güzeldi, böyle de olmasını umuyordum ve olayların gidişatını şöyle bir düşünecek olursam bu kez şansım yaver gidecekmiş gibi hissetmiyor da değildim.

Bugün Oğuz'un doğum günüydü. Sabahtan işe gittiği için o yokken evi temizleyerek işe başladım. Hava karardığında geçen hafta aldığım mumları masaya yerleştirdim, hatta artanlar da boşa gitmesin diye salonun belli başlı yerlerine de koydum ve yaktım. Güzel bir yemek hazırlayıp sağdan soldan toplayıp biriktirmeyi başardığım parayla da bir şarap aldım.

Her şey çok güzeldi. Benim için yaptığı onca şeyden sonra bir kez olsun onun için bir şey yapabiliyor olmak beni sevindiriyordu.

Zaman çabuk geçmişti. Alışveriş, yemek falan derken Oğuz'un gelmesine çok az kalmıştı. Gelmeden önce üstümdekilerden kurtulmaya karar verdim. Zaten bu sıcakta tişört dışında giyebileceğim başka bir seçenek yoktu. Bordo polo yaka tişörtümü giydikten sonra altıma her zamanki gibi siyah pantolonumu giydim.

Hazırlandıktan sonra salona geçtim, çok geçmeden Oğuz geldi. Eve girdiğinde mumlarla karşılaştı, büyük bir gülümseme yerleşen suratıyla "Neyi kutluyoruz?" diye sordu. Eşyalarını askıya asarken de yüzünde kocaman gülümsemesiyle etrafa bakıyordu.

"Doğum gününü," dedim gülümseyerek. "Unutmadım tabii ki?"

Etrafına bakmaya devam ederken "Doğum günü için sence de biraz fazla romantik değil mi?" diye yanıtladı. "Her an öpüşecekmişiz gibi duruyor da."

Bunun karşısında ne demem gerektiğini bilemedim. Ne öpüşmesi deyip kaçmak saçma ve kaba olurdu, aynen öyle deyip durumu kabullenmek de olanaklarım dışındaydı. Bu yüzden sözleri olan şakaya gülümsemekten başka bir şey yapmadım. Gülümsememin yapmacık olduğuna adım kadar emindim ama beklenmedik şeylere hala nasıl tepki vereceğimi bilmiyordum.

Şarap eşliğinde akşam yemeğimizi yedik. "Şarap çok iyiymiş," dedi laf arasında. "Yemek de öyle tabii. Kendin mi yaptın?"

"Doğum gününde de dışarıdan söyleyecek değildim herhalde," diye yanıtladım. "Kendim yaptım tabii ki."

Yemekten sonra pasta hazırlamaya karar verdim, ama Oğuz midesinin çok dolu olduğunu söyleyip biraz beklemeyi teklif etti. İşin aslı, benim de doluydu. Ama dolu olan tek şey midem değildi, kafam da en az midem kadar doluydu: Kabul etmem gerekiyordu ki şarabı biraz fazla kaçırmıştım.

Oğuz da aynı durumdaydı.

En ufak saçmalığa dakikalarca gülecek çakırkeyifliğe ulaşmıştık çoktan, bu da ikimizin arasında hala kalan birkaç buz kütlesi varsa onların erimesini sağlıyordu sanki. Ya da ben öyle hissediyordum, bilmiyordum. Yine de bu halimiz hoşuma gidiyordu. Söylediğimiz hiçbir şeyden çekinmiyorduk, ağzımıza geleni söylüyor ve sonuçlarının ne olacağını umursamadan, hakkında bile konuşmadan bambaşka bir konuya atlıyorduk.

Beni Hala Seviyor Musun? // boyxboy [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin