•sessizlik, tren raydan çıkıyor•

1.6K 206 63
                                    

İlk kez bu saatte bölüm yayımlıyorum sanırım tüm gün dışarıda olduğum için yayımlama fırsatım olmadı maalesef. Çok çok beğendiğim ve Ural hakkında biraz daha bilgi sahibi olmaya başladığınız bir bölüm oldu bence.

Umarım beğenirsiniz, vote vermeyi ve bolca yorum yapmayı unutmazsanız sevinirim!

İyi Okumalar.

.

.

.

Saflığı çocukluk olarak görüyorsan, şaşırmadım hiç

Nezaketi körlükle karıştırıyorsan, lütfen gözlerini aç

Dün gece hiçbir şey yapmadım, ama bu çok da şaşırtıcı değildi. Alışmıştım artık buna, gün içinde yaptığım tek şeyin bir kahve olması ve onu da yarısında içmeyi bırakmaya. İlginç bir şekilde hala aç değildim, oysaki uzun zamandır ağzıma bir şey girmemişti – giremediğinden değil, istesem gidip bir şeyler alabilir, yemek hazırlayabilir ya da en kötü dışarıdan söyleyebilirdim: Sadece istemiyordum, canım hiçbir şey çekmiyordu. Güne kahveyle başlıyor, günü kahveyle kapatıyor ve arasında tükettiğim tek şey su oluyordu.

Su. Susuz asla yapamazdım. Yıllar boyunca esir tutulsam ve bütün hazlarımdan soyutlansam, ağzıma bir lokma yemek girmesi nasip olmasa, uğruna yalvaracağım tek şey su olurdu.

Yataktan kalkıp üzerime hiçbir şey giymeden, olduğum yarı çıplak halimle mutfağa yöneldim. Günümün ilk sürpriziyle de orada karşılaştım, ama bunun sahiden bir sürpriz olup olmadığı konusunda o kadar da emin değildim: Dün akşam yapıp içmeyi unuttuğum kahve, tezgahın üzerinde öylece duruyordu.

Omuzlarımı silktim. Ne kadar kötü olabilirdi ki? Dünden beri buz gibi olan kahveyi alıp mikrodalgaya koydum ve kapağını kapatarak tuşa bastım. Isındığında içilebilecek bir sıcaklığa gelmiş olurdu.

Bunu ilk kez yapmıyordum, en sevdiğim huylarımdan biri bile diyebilirdim: İsrafa gerek yoktu, bir kez yaptığım şey mutlaka, bir şekilde, mideme inerdi. Aç kalmam gibi bir şey asla söz konusu değildi, kendimi aç bırakmak gibi bir huyum da yoktu: Sadece paşa gönlüm istediğinde bir şeyleri yapmaya meyilliydim. Aksi halde hiçbir kuvvet beni yerimden edemezdi.

Ev sahibim hariç. O beni yerimden etmeye epey hevesliydi.

Kahvem ısınırken buzdolabını açıp ne var ne yok diye baktım. Alışverişimi yeni yapmıştım, dolap tıka basa doluydu. Ama midem? Midem bunların hiçbirini istemiyordu. Canım yemek yemek istemiyordu, kahve bugünlük yeterli olacak gibiydi.

Öyle de oldu. Kahveden sonra kendimi yeterince tok hissediyordum, hala bir açlık hissetmiyordum. Çok az – hatta neredeyse hiç – yemek yediğimi söylediğim insanlar genelde benim cılız, çelimsiz ve zayıflıktan kemikleri sayılan biri olduğumu sanıyordu. Oysaki kendime çok dikkat ediyordum, vücudum önem verdiğim şeylerin arasındaydı ve sporumu, ihtiyacım olan şeyleri hiçbir zaman aksatmazdım.

Şöyle bir düşündüğümde hayatımın o kadar boş olmadığının farkına vardım: Bütün gün hiçbir şey yapmadığımı iddia ediyor olsam bile kendim için faydalı olan şeyleri yapıyordum, sadece bunları yaptığımı, onları yaptıktan uzun zaman sonra anımsamaya başlıyordum. Bu ne kadar sağlıklıydı bilmiyordum, ama en azından bir şeyler yapıyordum.

Ama yapmak istemediğim şeyler de vardı ve bu şeyler, o gün içindeki ruh halime göre değişiklik gösteriyordu. Örneğin arkadaşlarımla vakit geçirmeyi çoğu zaman severdim, ama bugün, kahvemi içtikten sonra, Bora beni arayıp dışarı çağırdığında canımın hiç istemediğini fark ettim. Bir bahane bulmadım, işim var yalanına sığınmadım – sadece canımın istemediğini söyledim ve o da üstelemedi. Bu konularda böyleydi, Bora da Selin de, isteklerim ve istemediklerimi saygıyla karşılıyorlardı.

Beni Hala Seviyor Musun? // boyxboy [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin