Oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmazsanız sevinirim, umarım beğenirsiniz.
İyi Okumalar!!
.
.
.
Bu bir cehennem, bir düşün peşinde koşturduğumuz bir hayalin külleri
Ama şimdi beyaz bir bayrak sallıyorum, artık rahatlayacak mısın?
Eve döndüğümde canım sıkkındı, sıkılmakta da haklıydı. Ural'ı başkasını öperken görmüş olmak kendimi kötü hissetmeme yol açıyordu ve bunu yapmakta sonuna kadar haklı olduğumu düşünüyordum: Ural beni hala sevdiğini söyleyeli sadece saatler geçmişken (sadece bir gece!) sabahına dudakları başkasını tatmıştı ve bu konuda tam olarak ne hissetmem gerektiği konusunda bir türlü bir huzura varamamıştım.
Kötü hissetmeliydim, biliyordum – ve bir şekilde kötü hislerim, hissetmeyi başardığım tek şeye dönüşmüştü. Kafamda senelerdir dinlemediğim bir şarkının sözleri dolaşıyordu ve bu tadımı daha da kaçırıyordu. Şarkının sadece tek bir sözünü hatırlıyordum: "Duvarlarımda pençeler ve sen ağladığında ben hep geliyordum, ama hayır – şimdi beni asla sevmeyeceksin."
Gerçekten böyle miydi? Şarkıda söylendiği gibi Ural beni bir daha sevmeyecek miydi? Böyle olamazdı, değil mi? Olmamalıydı – Ural'ın Ekin denen şu kişiyi öpmesinin ardında bir sebep yatıyor olmalıydı. Belki de onu öpen o değildi, belki de Ekin Ural'ı öpmeye kalkmıştı ve Ural da ne yapacağını şaşırmıştı ya da ben sadece Ekin'in ona yanaştığı anı görmüş, Ural'ın ne yapacağına bakmadan çekip gitmiştim.
Olumlu düşünmek istiyordum ama bunu yapmakta zorlanıyordum. Ortada olumlu bir şey yokmuş gibi geliyordu, belki de öyleydi. Ama olmamasını umuyordum. Hayatım boyunca her şeyin her zaman ama her zaman mantıklı bir açıklaması olduğunu düşünmüştüm ve bu kez de bunu yapmak istiyor olsam bile başaramıyordum, mantığım bana karşı koyuyordu ve kalbimle düşünmek zorunda kalıp Ural'ın bana ihanet ettiği düşüncesine kapılıyordum.
İhanet. Tuhaf bir kelimeydi. Ne anlama gelirdi ki? İhanet. İhanet. Anlamı önemsizdi. Sadece kafamın içinde dolanan ve durmadan tekrarlanan bir kelimeydi artık.
Ural'ı gördükten sonra ağlayarak eve dönmüş ve bir duş aldıktan sonra kendimi yatağıma atıp herhangi bir şey yapmayı reddetmiştim. Ural'la barıştıktan sonra bu hissiz karamsarlığımdan sıyrılıp evde yapacak aktiviteler bulduğum, sıkıldığım için kalkıp yemek hazırladığım ya da spor yaptığım günlere geri döneceğimi sanmıştım ama onunla barıştıktan sadece bir gece sonra yine bu buhrana kapılmış olmak beni sinirlendiriyordu.
Kapının çalmasıyla düştüğüm kara düşlerden irkilerek uyandım. Delikten bakmayı unutmuştum ama gelenin Ural olduğunu düşünüyordum, ki öyleydi. Kapıyı açtığımda Ural beni gördü ve kollarını iki yana açıp "Ee?" diye sordu. "Neden dünden beri arayıp sormuyorsun?" Kenara çekilmemi beklemeden kendini içeri attı – burasının onun da evi olduğu gerçeğine yeniden inanmaya başlamıştı. İyiydi. "Barıştığımızı mı unuttun yoksa?"
"Yok," diye yanıtladım. "Her şeyi gayet iyi hatırlıyorum."
Ural gülümseyerek bana baktı. "Hangi Taylor Swift şarkısıydı bu?"
Anlamayarak kaşlarımı çattım. "Ne?"
"Ah," dedi. "Hatırladım. All Too Well." Kendini kanepeye bıraktı ve rahatına bakmaya başladı. Onu rahat görmek, yalan söyleyemezdim, beni de rahatlatıyordu. En azından artık kötü hissetmiyor ve bana oturduğu yerden siktir çekmeyi yeğlemiyordu. Elini salladı. "I remember it all too well demiyor muydu?"
![](https://img.wattpad.com/cover/257932787-288-k401111.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni Hala Seviyor Musun? // boyxboy [Tamamlandı]
Teen FictionKaranlık geçmişinden kaçmaya çalışırken kendini çevresinden soyutlayan Ural'ın eski arkadaşıyla karşılaşmasıyla birlikte gizli duygularını ve eşcinselliğini keşfederken farkında olmadığı başka sorunların onu ele geçirmesi, Oğuz'la arasındaki yeni il...