•gözlerinin ardındaki ışığı almalarına izin verme•

528 105 56
                                    

Selam! Birkaç bölümü daha bu şekilde sık sık yayımlamaya karar verdim. Bu sanırım 18. bölüm ve iki bölüm daha seri şekilde birkaç gün içinde yayımlayacağım. 20. bölümden sonra yayımlama aralarım biraz uzayabilir çünkü okunmaların artması için birazcık beklememiz gerekiyor sanırım. 

Oy vermeyi ve birkaç tane yorum yapmayı unutmazsanız çok mutlu olurum, destekleriniz benim için her zaman çok önemli ve 2k okunma olmamıza çok az kaldı. 

Umarım beğenirsiniz, iyi okumalar! 

.

.

.

Hayat çok kısa ve sen de satın alınırken yakalanacaksın

Yaptığın seçimler ve uyandırdığın şeytanlarla savaşacaksın

Bora'yla Selin evden ayrıldığında akşam çökmeye başlamıştı. Güneş batmaya hazırlanmış, ufukta kızıl bir çizgi belirmişti. Taner'in iyi olması benim de iyi hissetmemi sağlıyordu, bir katil olmadığım için keyiflenesim geliyordu ancak diğer yandan da bir katil olmayışım, öldürme teşebbüsünde bulunduğum kişinin benden şikayetçi olma hakkına sahip olmasıyla birlikte ödümün kopmasına yol açıyordu.

Bu korkumu Oğuz'a açtığımda karşılıklı kanepelerde oturuyor, birbirimize bakıyorduk. Açık konuşmak istiyordum ve bu yüzden kafamın içinde dört dönen düşüncelerin hiçbirini es geçmeden konuşmaya çalışacaktım. "Taner iyiymiş yani," diye başladım sözlerime. "İyi bir şey bu, değil mi?" Öyle olduğunu söyleyeceğini biliyordum, ama yine de bir yanıt vermesini ve düzgün bir diyaloğa girmemizi beklemeye karar verdi.

"Tabii ki iyi bir şey," dedi, sakindi, yavaş nefes alıyordu. "Elimizi kana bulamadık işte, ne güzel."

Olumlu düşünüyordu. Her zaman yaptığı gibi bu konuda da pozitifti ve bardağın dolu tarafını görüyordu. Ben? Ben bardağı bile doğru düzgün göremiyordum. "Aynen," diyerek ona katıldım, sonra da katılmadığım konuyu dile getirmeye başladım: "Şikayetçi olur mu sence?"

Birkaç saniye boyunca yüzüme baktı. "Taner mi?" diye sordu, doğruldu. "Bizden mi?" Yüzündeki ifade tamamen değişmişti, sanki bu ihtimalin farkına yeni varıyor gibiydi. "Aklıma bile gelmemişti." Şimdi endişe vardı suratında, gözle görülür bir haldeydi ve o da benim korkumu paylaşmaya başlamıştı.

"Yüzümüzü biliyor, bizi tanıyor."

"Tamam," bacaklarını üst üste atıp sırtını yasladı, dikkatle yüzüme bakmayı sürdürdü. "Şöyle düşünelim." Bir elini kaldırdı. "Burada bir suçlu var. Birine arabayla çarpıp onu öldürmeye kalktı." Diğer elini kaldırdı. "Burada da suçluya bıçakla saldıran iki kişi var." Ellerini birleştirdi. "Bom." Sonradan kaldırdığı eli indirdi. "Bıçaklılar kaçtı." İlk elini salladı. "Suçlu yaşıyor."

"Çok karışık ilerliyor," dedim. "Takip edemiyorum."

"Suçlu Taner, bıçaklılar biziz."

"Orasını anladım, zaten." Gülümsedim.

Devam etti. "Şimdi, sence," diye sürdürdü sözlerini, hipotezini. "Suçlunun yargılanması gerekiyor, tutuklanacak – tutukluyken ona saldırdığını söyleyen kişileri dikkate alılar mı? Onu umursarlar mı?"

"Eğer onu bıçaklayanlar onun öldürmeye çalıştığı kişinin arkadaşıysa, evet."

"Doğru."

"Bu hipotez de böylece çürütülmüş oldu," deyip endişeli bir şekilde kanepeye uzandım, ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Bunun üstüne benim tadımın yine kaçtığını fark eden Oğuz kendi yattığı yerden kalkıp yanıma geldi, kendini benim üstüme bırakıp kollarını bana doladı. "Hapse gireceğim."

Beni Hala Seviyor Musun? // boyxboy [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin