•kum saatindeki kumlar bitmişti•

901 127 109
                                    

Selam, bu bölümün bazı kısımlarında hassas içerik -intihar- kısımları var ve eğer bundan rahatsız oluyorsanız, etkileniyorsanız okumamanızı veya geçmenizi tavsiye ediyorum. Ben yine de başlayan kısımdan bitiş kısmına kadar ünlem koyacağım. Ona göre okuyup okumamak size kalmış.

Oy vermeyi ve yapabildiğiniz kadar yorum yapmayı unutmayın. Çünkü BHSM'nin 1K okunma olmasına çok az kaldı ve etiketlerde yükselirse insanların önüne düşmesi o kadar fazla olur. Destekleriniz için şimdiden teşekkür ederim <3 İyi Okumalar!

.

.

.

Sana verdiğim mücevherleri takıyorsun,

Beni toprağa gömerken.

Duyduğum şeyler birlikte olduğum yere yığılmam bir oldu. Hareket edemiyordum, hareket etmek bile istemiyordum. Buharın kapladığı banyonun bir köşesinde, küvetten ve Oğuz'dan uzak bir şekilde oturmuştum. Dizlerimi kırmış, bacaklarımı yüzüme yaklaştırmıştım. Sallanıyordum, şiddetli bir şekilde sallanıyordum ve ne düşünmem gerektiğim konusunda yanılgılara düşüyordum.

Selin tehlikedeydi. Araba çarpmıştı ve hastaneye kaldırılmıştı.

Telefon hala açıktı, ama elimde değildi. Oğuz yere düşen telefonumu kulağına götürüp bir şeyler konuştu, bir şeyler hakkında anlaştılar ama ben hiçbir şeyi doğru düzgün duymuyordum. Her şey yankılar halindeydi, hiçbir şeyin bir anlamı yoktu.

Susup dinlemeliydim, ama kafamdaki sesler susmaya meyletmiyordu.

Oğuz koluma girip beni ayağa kaldırdı. "Hadi," dedi teselli eden sesiyle. "Giydirelim seni."

Gözlerim çoktan kararmıştı, hiçbir şey görmüyordum ve hiçbir şeyi hala anlamlandıramıyorum. Ölü gibi uzandığım yatakta karşıma baktığımda aynayı gördüm, aynadaki yansımam bana bakıyordu. Giyinikti. Oğuz üzerime bir şeyler geçirmişti ve şimdi de kendi giyinmeye koyulmuştu.

İşlerini hallettiğinde tekrar koluma girdi. "Hangi hastanede olduklarını biliyorum, gidelim hadi."

"Selin," dedim kekeleyerek, ne dediğimi bilmiyordum ama. Ya da cümlemin nereye varacağını. "Selin'i öyle görürsem –"

"Selin gayet iyi," diye sözümü kesti Oğuz. "Korkma. Hiçbir şey olmayacak."

Evden çıktık ama ayaklarım tutmuyordu sanki. Zorlukla yürüyordum, aldığım nefesin tadına varamıyordum ve bindiğim araba tabutum gibi hissettiriyordu. Arabaları zaten sevmezdim, midemin bulanmasına yol açıyorlardı. Bu yüzden gözlerimi kapattım, sakinleşmeyi umuyordum.

Ama gözlerimi açtığımda yol çoktan bitmişti ve hastanenin önündeydik. Yanıma baktığımda Oğuz'un şoför koltuğunda olmadığını gördüm. Nedensiz bir paniğe kapılacağım sırada benim kapım açıldı ve Oğuz tekrar koluma girerek beni dışarı çıkardı. "Geldik, merak etme." Kapıyı kapatıp kilitledi ve hastaneye girdik.

Beni bir sandalyeye oturtup beklememi söyledi. Koşar adımlarla görevlilerin olduğu yere gitti, bir şeyler konuştuktan sonra yanıma geri geldi. Koridor boyunca yürüdük, karşımıza bir asansör çıktığında gelmesini bekledik. "Selin üst kattaymış. Bora'yla da konuştum, o da orada."

"Bora'yla nasıl konuştun?" Bora'nın numarası onda yoktu.

Oğuz cebinden bir telefon çıkardı. Benim telefonumdu bu. Elime tutuşturdu ve ben de kendi cebime koydum. Asansörün kapıları açıldı, içeri girdik – her şey her geçen saniye daha çok mezar gibi hissettiriyordu. Geniş bir tabuta diri diri kapatılmıştım sanki. Ama çok da geniş değildi. Duvarlar üstüme geliyordu zaten, ne kadar geniş olabilirdi ki?

Beni Hala Seviyor Musun? // boyxboy [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin