Selam, nasılsınız? Umarım iyisinizdir ve keyfiniz yerindedir. Nereden başlasam bilemedim, her neyse. Öncelikle ilk yirmi bölüm boyunca anlatıcımız Ural'dı ve sürekli onu okuyup, onun neler hissettiğini gördük. Bu bölümden sonra Oğuz'u anlatıcı yapıp olayları onun gözünden anlatmaya başlayacağım. Beğeneceğinizi umuyorum, biraz da Oğuz'un neler hissettiklerini öğrenelim!
Esas konuya gelecek olursa sanırım iki hafta oldu geçti son bölümün üstünden ve belli bir süre okunmanın artması için bölüm yayımlamayı düşünmüyordum. Fakat diğer kurgularıma okuyucu gelmesine rağmen BHSM'ye tek bir bildirim bile gelmiyor. Etiketlerde sıralara girmiş ama yetersiz kalıyor sanırım. Okuyucunun artması için ne yapmamız gerekiyor bilmiyorum beklemekten başka. Bölümleri geç atıp aktifliği de düşürmek istemiyorum o yüzden elimden geldiğince kısa aralıklarda yeni bölümleri yayımlamaya devam edeceğim. Sizden istediğim ekranda gördüğünüz yıldıza dokunarak oy vermeniz ve birkaç yorum yapmanız. Burada olan arkadaşlarınız ya da boyxboy kurgu okumak isteyen kişilere de BHSM'yi önerip yayılmasını sağlarsanız sevinirim.
Oy vermeyi, yorum yapmayı lütfen unutmayın umarım beğenirsiniz, iyi okumalar!
.
.
.
Yine oradayız seni çok sevdiğim zamanlarda,
Tanımış olduğun tek şeyi kaybetmeden önce.
Bir ay. Ural hastaneye kaldırılalı bir ay olmuştu ve ben ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. İyi mi yapmıştım? Kötü müydü yoksa? Kötü bir şey düşünmemiştim, sadece onun daha iyi olmasını istiyordum ve bunu tek başıma yapamayacağımı biliyordum, kendimi yetersiz hissediyordum – işe gittiğimde, onu yalnız bıraktığımda onu kontrol edemiyor, gözetemiyordum. Ne zaman yalnız bıraksam bir şeyler oluyordu, onun için korkuyordum.
Bir buçuk aylığına kaydettirmiştim onu, aklımdan kötü hiçbir şey geçmedi hiçbir zaman. Bir buçuk ay boyunca birileri ona benim baktığımdan daha iyi bakacak, ona benden daha çok yardımcı olacaktı. Umudum bu yöndeydi, ama her şeyi sıçıp sıvamıştım bir nevi.
Şimdi yalnızdım, bir başımaydım. Bir aydır onu görmüyordum.
İlk hafta boyunca evden ayrılmadım. İşten izin almıştım, ailevi bir durum olduğunu söylediğim için bana acıyıp izin vermişlerdi. Bunu yaptığım için kötü hissetmiyordum çünkü "ailem rahatsız" dediğimde tam olarak yalan söylemiş olmuyordum: Ailem yoktu. Yıllar önce hayatlarını kaybetmişlerdi. Bir tek ağabeyim vardı, o da evlendikten sonra şehri terk etmişti ve sık görüştüğümüz söylenemezdi.
Bir hafta boyunca odama kapanmıştım. Bal'la ilgileniyordum, yapacak başka bir şey bulamıyordum – ama o da bir yere kadar sürdü. Onu görmek bana Ural'ı göremediğimi hatırlatıyordu ve bu beni mahvediyordu. Ural'ı görmek istiyordum, hastaneye gidip onu ziyaret etmek istiyordum ama onun beni kabul edeceğinden emin değildim.
Kötü bir şey mi yapmıştım? Ona ihanet mi etmiştim? Onun iyiliğini düşünmek yanlış mıydı? Bütün bunların birer hata olduğunu fark etmem için onun bana sarf ettiği sözleri söylemesi mi gerekiyordu? Senden nefret ediyorum demişti, benden nefret ettiğini söylemişti ve ben, bunca yıllık yaşamımda, hiçbir şeye bundan daha fazla üzülmemiştim.
Ama yaptığım şeyi yapmak zorunda olduğumu biliyordum. Ona bir hastaneye gitmesinin onun için en iyi şey olacağını söyleseydim bunu asla kabul etmeyecekti, biliyordum – onu, buna vereceği tepkiyi adım gibi bilecek kadar tanıyordum. Fakat bu bir süreçti, tabii ki en başta benden nefret edecekti; ancak her şey sona erdiğinde, kendine tekrar geldiğinde ve ilaçlarını bir kez ve son kez olmak üzere düzenli bir şekilde kullanmaya başladığında yaptığım şeyin kötü bir şey olmadığını, ona yardım edebilecek tek şeyin bu olduğunu anlayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni Hala Seviyor Musun? // boyxboy [Tamamlandı]
Teen FictionKaranlık geçmişinden kaçmaya çalışırken kendini çevresinden soyutlayan Ural'ın eski arkadaşıyla karşılaşmasıyla birlikte gizli duygularını ve eşcinselliğini keşfederken farkında olmadığı başka sorunların onu ele geçirmesi, Oğuz'la arasındaki yeni il...