Son kez bir helöğ iskender severlerr
maNga: Yine Yeni Yeni Yeniden
Aşağıda çok konuştum, çok soru sordum okuyun barrrii 💛
Bölüm, Kaya'nın anlatımıyla. Yorumlarınızı eksik etmeyinn. İyi okumalar.
___________
Elinden tuttuğum gibi Arda'dan uzaklaştırdığım Arya ile akşamın karanlığında yürürken bir elimde hâlâ eli, diğerinde ise çantası vardı. Kendisi yüksek ihtimalle şokta olduğundan henüz bir tepki vermemişti. Bense nereye gittiğimi bilmeden ilerliyor, peşimden onu da getiriyordum. Aradana geçen birkaç dakikanın sonunda Arya tepki verebilmiş, sokağın ortasında durup yüzünü bana çevirmişti. Ona dönüp baktığımda yüzündeki güzel gülümsemesi beni de gülümsetmişti.
Kurban olurum.
"Kaya."
"Efendim?"
"Uzun zamandır yapmak istediğim ama hep içimde kalan bir şey var. Şimdi onu yapabilir miyim?" Çocuksu bir ifadeye bürünüp sorduğu soruyla kaşlarımı çattım. Vücudumu tamamen ona çevirip birkaç adım atarak iyice yaklaştım. Tepkimi beğenmemiş olacak ki yüzündeki gülümsemeden eser yoktu.
"Bana hoşuma gidecek veya gitmeyecek her ne yapmak istiyorsan, bunun için izin istemene gerek yok. Bana zarar verecek bile olsan, özgürsün. Çıtım çıkmaz sana." Gözleri dolarken mavilerine yaşların yakışmadığını fark ettim. O ağlarken değil, gülümserken güzeldi.
Her insan gibi.
Elini tutuğum elimi, hatırlar da belki çeker diye endişe etmekten kıpırdatamazken hâlâ çantasının asılı olduğu elimi kaldırıp başını kendime doğru çektim ve sıkıca sarıldım.
Hayat geç kalmaları affedemeyecek kadar kısaydı. İster gönül işleri olsun ister başka bir şey. Ben ona geç kalmış olabilirdim ama önemli olan geçmiş değil gelecekti. Önümüze bakmak zorundaydık.
Boynuma doladığı kollarını gevşetip başını geriye doğru çekti ve yüzüme baktı. "Nereye gidiyoruz?"
Gözlerim kulağındaki çilek şeklindeki küpelere kayarken dudaklarımı büküp "Bilmem. Baş başa kalalım diye düşünüp plan yapmadan çıktım sadece." diye mırıldandım. Sonra durup ekledim. "En azından Piremsesten kurtulduk artık."
Kahkahalarla gülmeye başladığında ona baktım. Güzeldi.
Ne mi?
Ağaçlar, kuşlar, deniz... Öyle yani.
"İzin isterken kanka falan diyordun? Hayırdır, şimdi ne değişti?" İstemsizce sırıtırken gözlerine bakıp cevap verdim. "O an önemli bir şey istiyordum ve sinirlendirip riske atmak istemedim." O da benim gibi gülümserken sokak ortasında daha fazla böyle durmamak adına elimden çantasını alıp yola döndü ve yürümeye başladı. Bu kez çekiştirilen bendim.
"Nereye gidiyoruz çiçeğim?" Adımları duraklarken yavaşça bana döndü.
"Seni yerim." Aniden gelen gülmeyle iki büklüm olmuştum. Fark etmiştim de onun yanındayken hep gülüyordum. Tepkileri o kadar samimi ve içtendi ki aşık olmamak imkansız gibiydi.
Tekrardan yürümeye başlayıp sonunda güzel bir parka gelmiştik. Parkın tam girişinde bir iki saniye duraklayıp telefonumdan halletmem gereken bir şeyi halletmiş ardından devam etmiştim. Parkta yer yer sulara ayrılmış şelaleye benzer yerler vardı ve çevreleri renkli ışıklarla süslenmişti. Suların üzerinde yansıyan ışıklar yeşillikleri de aydınlatırken ortaya güzel bir görüntü çıkmıştı. Parkta her yaştan insanlar vardı. Hatta bir kesim genç parkın ilerisindeki boş meydanda paten ve kaykay sürüyorlardı. Biz de serin ve su sesi haricinde pek ses olmayan sakin bir yere geçip oturmuştuk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSKENDER || Texting
Short Story054*: Sen yakışıklı çocuk, 054*: hayatının geri kalanına 054*: benimle iskender yiyerek devam etmeye 054*: ne dersin? Kaya: Valla sen ısmarlıyorsan Kaya: Neden olmasın, derim şwkkaşjsjdj ___ *Lise #1 (16.11.2020) *Genç Kurgu #2 (01.12.2020) *Kısa...