"Bir zamanlar küçük bir çocuk yaşarmış şehrin en eski yetimhanesinde. Öyle eskiymiş ki hem de, duvarlar yıkılacak ve ben altında kalacağım diye korkarmış. Yine de seviyormuş odasını, yazılarla karalanmış duvarlarını ve de bir demiri kırılmış salıncağı.
İki de arkadaşı varmış bu çocuğun herkesten çok sevdiği. Kendinden birazcık uzun olanı hep kıskanırmış, çünkü o okulda başarılı bir öğrenciymiş. Kendisi okuma yazma bile bilmiyormuş çünkü. Diğeri ise sarı saçları ve mavi gözleriyle çok dikkat çekiciymiş gören kim varsa gelip severmiş. Ne var ki bizim çocuk siyah saçları ve kahverengi gözleriyle oldukça sıradanmış."
"Sıradan olmak kötü bir şey değil ki."
Güldü.
Başımı Namjoon hyungun omzuna yaslayıp bay jiwoonu dinlemeyi sürdürdüm.
"Bu üç küçük çocuk birbirlerine sahip çıkıp her şeylerine koşmuşlar. Biri bir suç işlese diğerleri izlemek yerine suçu üstlenir, birlikte ceza alırlarmış. Biri şeker bulsa üçe bölerek birlikte yerlermiş. Sıradan çocuk gök gürültüsünden korkarmış, bu yüzden ne zaman yağmur yağsa o küçücük yatağa üç kişi sığışır sarılarak uyurmuş."
"Tıpkı bizim gibi."dedi yoongi hyung.
"Birgün çok kötü bir şey olmuş. Bir kadınla bir erkek gelip uzun olan çocuğu götürmüşler. Çocuklar her ne kadar bizi ayırmayın deseler de kimse dinlememiş. Arabalarına atladıkları gibi uzaklara gitmişler.
Bir hafta sonra çok daha kötü bir şey olmuş. İki çocuk kendi başlarına oyun oynarken yola fırlayan topu almak isteyen sarı saçlı çocuğa araba çarpmış ve arkadaşının gözü önünde oracıkta hayatını kaybetmiş."
"Aman tanrım..."
"Bizim sıradan çocuğumuzun kimsesi kalmamış hayatta. En değerli iki varlığı da kayıp gitmiş elinden. Sevdiği ne varsa bir bir gidiyormuş yanından bu yüzden kendini suçlamaya başlamış. Çok fazla yağmur yağdığında tavandan damlayan suya bile kızmıyormuş artık bir daha yağmaz diye. Her gördüklerinde kendisini kovalayan sokak köpekleri bile bırakmışlar artık onu. Konuşacak, oyun oynayacak kimse yokmuş. Öyle ki bir yıl boyunca tek bir kelime bile konuşmamış."
"Bir yıl mı ? Bu nasıl bir yalnızlık ki konuşmayı unutmuş çocuk."
"Yetimhanedeki başka çocuklar yok muymuş onlarla konuşsaymış ?"dedi yoongi hyung.
"Yoongi çocuğun gözü önünde arkadaşı ölmüş tanrı aşkına basit bir olay mı bu?"
"Namjoon hyung haklı."dedim.
"Yaşadığı şeyler hiç de kolay değil."Neden sonra dolu gözlerle bizi izleyen adama çevirdim gözlerimi.
"Lütfen devam edin."
"Zaten geldik sayılır başka zaman devam ederiz."
"Ama ben çok merak ettim."
Gülerek saçlarımı karıştırdı.
"Konuşacak çok vaktimiz olacak merak etme. Şimdi odalarınıza çıkıp güzelce dinlenin akşam yemeğinde buluşuruz."
O sırada taehyung hyung arabayı park etmiş kapıyı aralamıştı. Soğuk hava içeriye dolarken kara batmış ayakları çarptı gözüme.
"Hyung ayakların yok !"
"Taehyung'un bir sürüngen olduğunu biliyordum."
"Yoongi, dua et Bay Jiwoon burda yoksa seni mahvederdim."
Kahkahalarla gülerek indik arabadan. Üzerimdeki monta daha sıkı sarılıp önden yürüyen kafileyi takip ettim. Taehyung anahtarlarımızı alıp her birimizi odalarımıza getirdi, valizlerimizi bıraktı ve gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Homeless | Jikook
FanfictionBen jeon jungkook 17 yıldan beri kimsesizim. Kendimi bildim bileli sokaktayım. Her bir kaldırım taşı, büyük küçük her ağaç, yanan her bir sokak lambası şahit benim varlığıma. Küçük ömrümü verdim bu şehrin her bir köşesine. Olmayan evim saydım burayı...