JİMİN
Şapkamı çekiştirerek biraz daha öne getirdim, yüzümü kimse görmesin ve rahatça vakit geçireyim istedim. Minik burnum bana yardımcı olsa da dolgun dudaklarım oldukça belli ediyordu kendini.
Geldiğim yer şehrin merkezinde bulunan oldukça büyük bir piknik alanıydı. Buraya en son annem hayattayken gelmiştik ve sanırım altı yedi yıl önceydi. Annemle babamı güldürmek için samuray taklidi yaptığımı hatırlıyorum. Ah, ne utanç verici.
Annemi özlüyordum. Bana yaptığı çikolatalı kurabiyeleri, her okul sabahı kravatımı bağlamasını, saçlarımda hissettiğim öpücüklerini, o güzel gülümsemesini..
Gerçi hayatta olup beni bu halde görseydi eğer hayal kırıklığına uğrayacağından adım kadar emindim. Onun olmamı istediği kişi olamamak sızlatıyordu içimi.
Buraya yaptıklarımı düşünüp kahrolmak için gelmemiştim elbette. Son zamanlarda olduğu gibi yine kendi kabuğuma çekilmiş, yalnızlığın tadını çıkarıyordum.
"Hey jimin !"
Sesin geldiği yöne çevirdim başımı. Tanıdık bir siması vardı karşımdaki kadının. Tanrım, şuan tek gecelik ilişkilerimi konuşacak durumda hiç değildim. Bu yüzden adımlarımı hızlandırıp çıkışa doğru ilerledim.
"Beni hatırlamadığını söyleme Park Jimin!"
"Nayeon?"dedim gülerek.
"Bir an beni unuttun sandım."
Gülerek sarıldık birbirimize. Nayeon benim lisede en yakın arkadaşımdı. Üniversiteye geçince kopmuş ve bir daha hiç karşılaşmamıştık.
"Seni görmeyi hiç beklemiyordum."dedim dürüstçe.
"Bende öyle, hadi gel gidelim kocam ve kızım seni bekliyor."
"Kocan mı?"
Gülümsedi.
"Hiçbir şeyden haberin yok tabii, hadi gel."
Çocuk parkının hemen yan tarafına konumlanmış küçük bir kız çocuğu ve yanında ona sevgiyle bakan bir adam gördüm. Sanırım onu tanıyordum.
"Youngjae ?"
"Merhaba eski dostum, seni görmek güzel."
"Bu nasıl bir şaka tanrı aşkına, siz birbirinizden nefret ediyordunuz !"
Youngjae küçük bir kahkaha atıp kızını aldı kucağına.
O sırada yere oturmuş anlatmalarını bekliyordum çünkü gördüğüm bu tablo akıl alır gibi değildi. Karşımda oturmuş birbirine sarılan bu çift, Nayeon ve jae olamazdı. Çünkü onlar okulun en uzlaşmaz ikilisiydi. Kavga etmedikleri tek bir gün bile yoktu ve benim günümün çoğu onları ayırmakla geçerdi. Buna inanamıyordum.
"Öncelikle kızımızla tanış, O haesu."
Ona tatlı olduğumu düşündüğüm bir gülümseme yollamış elimi uzatmıştım.
"Selam güzellik, ben jimin."
Başındaki prenses tacını düzeltip elimi sıktı.
"Meyhaba."
"Bu çok tatlı nayeon !"
"Öyle, babasına çekmiş."
Artık nasıl bir tepki verdiysem ikisi de kahkaha atmaya başladılar.
"Bu hala garip geliyor, siz yani nasıl oldu ?"
Jae içinde kahve olduğunu düşündüğüm bir bardak uzatırken, nayeon anlattı olan bitenleri.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Homeless | Jikook
FanfictionBen jeon jungkook 17 yıldan beri kimsesizim. Kendimi bildim bileli sokaktayım. Her bir kaldırım taşı, büyük küçük her ağaç, yanan her bir sokak lambası şahit benim varlığıma. Küçük ömrümü verdim bu şehrin her bir köşesine. Olmayan evim saydım burayı...