2: çilek

1.4K 98 39
                                    

Taeyong'un gözleri elindeki kitabın satırları arasında geziniyor, bedeni uzandığı yatakta kıpırdanıp duruyordu. Jaehyun duş almaya gitmişti, o da onu beklediği sürede zaten başladığı kitaba devam etmeye karar vermişti. Evet, daha o eve gelmeden kitabı okumaya başlamıştı bile, çünkü teklifini kabul edeceğinden adı kadar emindi.

Taeyong Jaehyun'dan istediğini alırdı.

Kapının açıldığını duymasıyla koyu gözleri sesin geldiği yeri buldu; Jaehyun beline sarılı bir havluyla içeri girmişti, elindeki diğer havluyu da saçlarından geçiriyordu. Taeyong mimik oynatmadan gözlerini onun üzerinde gezdirdikten sonra elindeki kitabı sakince komodine yerleştirdi, karşısındaki manzaraya fazlasıyla alışıkmış gibi bir hali vardı.

Öyleydi ya zaten, Jaehyun'u böyle görmeye gayet de alışmıştı.

Kumralın ona doğru geldiğini fark ettiğinde siyah üstünü bir çırpıda çıkarıp bir tarafa attı, ıslanmasını istemezdi sonuçta, değil mi?Jaehyun elindeki havluyu sandalyesine bıraktıktan sonra yatağa ilerledi, pembelinin üzerinde yerini bulması pek zamanını almamıştı.

Birkaç saniye boyunca, pembe saçlının artık her ayrıntısına kadar ezbere bildiği yüzü inceledi, gözleri dudaklarını bulduğunda sinir bozucu sırıtışının tekrar orada yerini aldığını görünce onları şimdilik es geçmeye karar verip boynuna yöneldi. Burnu anında o tanıdık, çilek kokusuyla dolmuştu.

Taeyong hep çilek kokardı. Küçüklüklerinden beri bu meyveye karşı bir ilgisi vardı, olabilecek her şeyi çilekliydi: şampuanı, duş jeli, dudak kremi, parfümü... Jaehyun bunu asla ama asla sesli söylemezdi ama, onun bu çilek kokusu hoşuna gitmiyor değildi.

Hatta böyle durumlarda, onu heyecanlandırıyordu bile.

Dudakları biraz diğerinin boynunda gezindi, herhangi bir iz bırakmamak için kendisini dizginlemesi gerekmişti, annesiyle karşılaşmaları durumunda bunu fark etmesini göze alamazdı. Ama diğerinin baştan çıkarıcı kokusu ve sanki onu bekliyormuş gibi duran teni yüzünden bu pek de kolay olmuyordu.

Aklına gelenle başını kaldırdı, istekle yanıp tutuşmaya başlamış koyu gözlere baktı. "Ne kadar zamanımız var?"

"Annen iki saat içinde gelirim demişti," Düşündüğünü belli edercesine kaşları çatıldı. "Bir saatimiz vardır."

Kumral başını salladıktan sonra eğildi, şimdi boynunu geçip biraz daha aşağıya inmişti. Gözüne kestirdiği yerle sırıttığında altındaki bedenin sabırsızlıkla kıpırdandığını fark edip güldü. Tek kelime etmeden pembe göğüs uçlarından birini dudakları arasına aldı.

Ellerinden biri boştaki göğüs ucuyla oynarken diğeriyse onun ince beline yerleşmiş, fazla haraket etmemesini sağlıyordu. Dudakları, dişleri, dili hiç göğüs ucunun üstünde acımasızca geziniyor, diğerine zar zor bastırdığı ufak tefek inlemeler çıkarmaktan başka hiçbir şans bırakmıyordu.

Kumral olan geri çekildi, altındaki gencin kızarmış yüzünü gördükten sonra tatmin olmuş bir şekilde elini de bütün bu süredir bırakmadığı göğüs ucundan çekti.

"Buna bayılıyorsun, değil mi?"

Taeyong'un koyu gözleri onunkileri bulmuş, bir süredir dişlediği alt dudağını da sonunda serbest bırakmıştı. Herhangi bir cevap vermeden başını yana doğru çevirdi, diğerinin gözlerindeki o bakıştan nefret ediyordu.

Açık açık kendisiyle alay ediyordu.

Jaehyun ufak bir kahkaha attıktan sonra tekrardan ona doğru eğildi. Tam elleri hedefine ulaşmasına kalan son engeli, pembe kemeri bulmuştu ki Taeyong duyduğu sesle aniden onu durdurdu. Jaehyun başını kaldırmış, ne olmuş olabileceğine dair bir soru sormak üzereydi ki gözleri pembelininkileri bulduğu anda, dışarıdan gelen sesle cevabını almıştı.

Evin kapısı açılıp kapanmıştı.

sour candy |  jaeyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin