15: düşünceli

981 81 51
                                    

Taeyong gözlerini açtığında üstünden bir kamyon geçmiş gibi hissediyordu.

Yorgunluktan güçsüzleşmiş kollarından destek alarak sıcak yatağında doğruldu, gözlerini ovuşturdu. Dün gece olanlar teker teker zihnini doldurmaya başlamıştı bile.

Gözleri yatağının yanındaki, içeriyi güneş ışığıyla dolduran geniş cama döndüğünde vücudunun ısınmasını sağlamaya yetiyordu.

Geceye dair hatırladıklarının, içini dolduran sıcaklıktan sonra kesildiğini fark edince kaşları çatıldı. Bu demek oluyordu ki..?

Duştan yeni çıkmış, üstünü giyinmekten henüz pembelinin uyandığını bile görmemiş kumrala baktığında dudaklarının ucu hafifçe kıvrıldı.

"Jaehyunnie.."

Kumral genç ona döndü, uyandın mı gibi saçma bir soru sormayı da ihmal etmemişti. Taeyong eliyle yanına gelmesini işaret ettiğinde yatağın başına kadar ilerledi.

Taeyong kollarını geniş omuzlarına yerleştirip onun eğilmesini sağladı. "Beni yatağa mı taşıdın? Ne kadar da düşüncelisin~"

Jaehyun, onun alaycı sesi ve gülümsemesi karşısında gözlerini kıstı. "Seni oracıkta bırakmadığıma beni pişman ediyorsun."

Taeyong masumca güldü, sonra aklına bir fikir gelmiş gibi bir muziplik kapladı gözlerini; kolunu kumralın boynuna doladı ve büyük, koyu gözlerini kırpıştırdı.

"Beni banyoya taşısana." 

Jaehyun tek kaşını kaldırıp geri çekildi. "Oldu canım. Köpüklü bir banyo da ister miydin?"

"Hyunnie~ Lütfen?" Taeyong terslenmesine karşı sızlandı, pembe dudakları büzülmüştü. "Bak her yerim ağrıyor, bacaklarım beni taşımayacaktır bile. Sorumluluk alman gerek."

Kumral birkaç saniye onun parıldayan gözlerini süzdükten sonra pes etti. Onun çıplak bedenini kucakladı, pembelinin başını göğsüne yaslarken keyifle kıkırdadığını duymuştu.

İç çekti, Taeyong gerçekten de onu parmağında oynatıyordu.


Kahvaltıya indiklerinde ikisi de şüpheli durmamak için ellerinden geleni yapmışlardı, çünkü bir zombi saldırısından kaçıp da gelmiş gibi duruyorlardı.

Tabii bu, keskin bir çift gözden kaçmamıştı.

"Taeyong, canım, iyi misin?" Bayan Jung çatalını tabağına yerleştirirken sakince sordu.

"Yorgun görünüyorsun."

Ya da bayılana kadar sikilmiş, diye düşündü Jaehyun, konuşmayla bir ilgisi yokmuş gibi görünmeye çalışırken.

"Ah, evet. Dün gece pek uyuyamadım da." Taeyong kibarca gülümsedi ve bir yalan attı. "Yabancı yerlerde uyumakta zorlanıyorum."

Bayan Jung endişeli gözlerle süzdü onu. "Tatlım, keşke söyleseydin. Jaehyun sana yardım etmiştir umarım, değil mi?"

Kumral saçlı genç adının geçmesiyle başını kaldırdı. Yanındaki beden ona tatlı tatlı gülümsemiş, elini nazikçe omzuna koymuştu.

"Hiç merak etmeyin, benimle çok iyi ilgilendi."

Jaehyun zoraki, minik bir gülümseme verip tekrardan önüne döndü. Hem de nasıl.

Konuyu böylece kapandığında bir sorun olmayacağını düşünmüştü.

Yanılmıştı, yine ve yine.

Kahvaltıdan kalktıklarında, ailesi ve Taeyong önden ilerlerken annesinin özellikle yanında, biraz geride yürüdüğünü fark ettiği an ellerinin terlemeye başladığını hissetti.

Bunun ne anlama geldiğini biliyordu.

İyice geride kaldıklarında annesi sakince sordu. "Jaehyun, biraz konuşabilir miyiz?"

Jaehyun ıslak ellerini pantolonuna sildi, en son bu yaşandığında olanlar hiç iyi değildi ve bunun tekrarlanmaması için dizleri üstüne çöküp Tanrı'ya yalvarabilirdi.

"Tabii."

Bayan Jung, önlerindeki orman manzarasına açılan, boş bir balkona gelene kadar aradaki sessizliği korumuştu.

Durdukları an Jaehyun yutkundu; annesi de bir şahininkini andıran gözlerini ona odakladı gencin duymak isteyeceği son kelimeler dudaklarından teker teker dökülmeden önce.

"Taeyong'la aranızda ne olduğunu biliyorum."

sour candy |  jaeyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin