"Yorucu bir gündü."
Dedektifin sözleri ortağının gülümsemesine sebep olmuştu.Bunca suç işlenirken tüm günleri koşuşturmaca ile geçiyor,ne yaptıklarını anlamadan gün bitiyordu.
"Hangi gün yorucu geçmiyor ki?"
"Öyle gerçekten."dedi genç kadın.Yağmurun sesini dinlemekten,yanında duran arkadaşının dediklerine çok dikkat kesilememişti.
"Ben evime gidiyorum,hoşçakal."dedi genç adam sigarasını ıslak zeminde söndürürken.Genç kadın ise hafifçe gözlerini araladı.Son kelime biraz garibine gitmişti."Neden o kelimeyi kullandın birden bire?"diye sordu itiraz edercesine.Ancak genç adam ise samimi bir tavırla gülümsemişti.
"Kelimelere bu kadar takılma Dedektif."
Genç kadın ses etmese de arkadaşının arkasına dönüp gidişini izledi.Sigarasını içmeye devam ederken başını geriye doğruya dayamış olanları düşünüyordu.
"Bu kadar düşünme."
Genç kadın kafasının içinde yankılanan bu korkutucu ses ile birlikte zıplamıştı.Tüm vücudu korkudan dolayı buz kesmiş,elleri titremeye başlamıştı."Yine mi?"diye mırıldandı.Eli,belinde asılı olan silahına gitse de bu hareketinin ne kadar manasız olduğunu farketmişti.Birkaç saat sonra evine dönmüş ancak akşam saatlerinde gelen telefon ile birlikte yattığı yerden fırlamış koşarak olay yerine gitmişti.Aslında aklında böyle atlandırsa da oraya olay yeri demekten nefret etmişti.
Birkaç polis bedenini sararak onu durdururken cebindeki rozeti hızla çıkarmıştı.Vücudunu onlardan kurtarak evin içine girmiş,dar koridordan geçerken banyonun yanıp sönen ışığını seçeilmişti.İçeri girdiğinde karşılaştığı ilk şey ile gözlerini kapatmış,aldığı koku ile midesi kalmıştı.
O an böyle bir anda midesinin bulanmasına inanılmaz sinirlenmiş ama ellerini karnını bularak birkaç adım ileri gitmiş ve kendini tutamadığı için kusmaya başladı.Kusmaktan gözleri sulanırken aslında ağladığını farketmesi uzun sürmemişti.Az önce gördüğü görüntüyü unutmak için nelerini vermezdi diye düşündü bir anda.
"Çok üzüldüm."dedi diğer bir polis kendi aralarında konuşurken.Genç kadın ise, gözyaları akarken bakışlarını geriye çevirmişti."Sizin ortağınızdı değil mi?"diye sordu karşısındaki polis.
Diğer insanların gördükleri ile,genç kadının gördüğü manzara karşısında fark vardı.Onlar bu şiddetin boyutunu ayırt edemezlerken,genç kadın etraftaki laneti kemiklerinin içine kadar hissetmişti.Tüm bedenini o anda büyük bir hüzün ve mutsuzluk kaplamış bu rahatsız his ruhunun derinliklerine kadar inmiş ve bu yüzden de farkedilmesi kolaylaşmıştı.
Olay yeri ekibinin getirdiği eldivenlerinden takarken banyonun içine adım atmış,cesedin yanı başında dizlerinin üstüne çökmüştü.Genç adamın yakışıklı yüzünü izliyordu.Yeşil gözleri açık kalmış,korkuyla olanları anlamaya çalışarak son bulmuştu.
Genç kadın,düşünceli bir ifade ile banyo fayanslarına baktı.Bir zamanlar sahip olduğu eski anılarına gitmişti.Gözlerinin aynı karşısındaki ceset gibi korkuyla baktığını,başında dikilen kişinin ona gülümseyerek izlediği aklından geçti.
//
Bitmek bilmeyen yağmurun altında duran genç kadın şemsiyesini açmış,arkadaşının mezarının başında bekliyordu.Bıraktığı çiçekler,yağmurdan dolayı solmuş ve kirlenmişti.Üzüntüden omuzları düşmüş,gözlerinden yaşlar damlamıştı.Elindeki şemsiyeyi aşağıya indiririrken tüm yağmur başına yağmaya başlamıştı.
"Saklanmana gerek yok."dedi sakin bir tavırla."Kim isen ortaya çıkmanı tavsiye ederim."
Hızlı adımlarla yakınlaşan ayak sesleri ile birlikte başını biraz daha geriye atmış;gelen kişiye bakmıştı.Elinde mavi renkli bir demet çiçek ile birlikte başına düşen yağmuru önemsemeden yürüyordu.Adımları daha da sıklaşmış,birkaç adım sonra genç kadını geçmişti.Bedenlerinin yakınlığını umursamadan onun üzerine eğilerek mezar taşının üstüne çiçekleri bırakmıştı.
"Gojo Satoru."dedi gözlüklerinin üstünden bakarak.Başını geriye atmış,omzunun üzerinden genç kadını izliyordu.Genç kadın ise eşi benzeri görülmemiş bu mavi gözlere cansız bakışlar atmaktan başka birşey yapmamıştı.
"Eva."dedi mırıldanarak."Eva Franz."diye tekrar etti kendini.
"Kaybın için üzgünüm."diye söze girdi genç adam hızlıca.Eva ise ona bu yakınlıkta duran adama bir bakış attı.Başını yukarıya kaldırmış,kendisinden oldukça uzun adamın gözlükten arda kalana maviliklerine bakıyordu.
"Mavi renk çiçekler arzu ve aşkı sembolize eder."dedi mırıldanarak.Başıyla mezar taşının üstünde duran buketi işaret etti."Bir mezara getirelecek çiçekler değil Bay Satoru."diye cümlesini tamamladı.
Gojo ise genç kadının bu dikkatine gülümsemeden edemedi."Biliyorum."dedi hazır cevap bir halde.Ellerini cebine atmış;o da başıyla mezarı işaret etmişti."Ölen kişi sevgilin değil miydi?"
Eva ise sessizce başını iki yana salladı."Ortağımdı."dedi mezara doğru bakarken.
Gojo ise başını gökyüzüne kaldırmış,hiç alışık olunmadık bir sessizliğe bürünmüştü.Genç kadın ise başını eğmiş;ayaklarının ucuna bakıyordu.
"Bir Jujutsu büyücüsünün yapması gereken ana görevlerden biri lanetleri ordadan kaldırmaktır."
Beyaz saçlı adam konuşmaya başlamasına rağmen genç kadın ters yöne yürümeye başlamıştı."Bu işlere ayıracak vaktim yok."dedi Eva kendinden emin bir tavırla.Oysaki ne yaptığının farkında bile değildi.
"İlginç."dedi Gojo düşünceli bir ifade ile.Gözlüklerini biraz daha ittirmiş,tüm görüşünü siyah camlar ile kapatmıştı.Elleri cebinde,yavaş adımlarla yürüyen kadını sessizce izliyordu.
Eva ise adımlarını hızlandırmak istese de yapmadı.Sakin kalması gerektiğini biliyordu.İçinden geriye doğru saymaya başlamıştı,kendini biraz daha sakinleştirmeye çalışıyordu.Ellerini sıkıca yumruk yapmıştı.
"Endişelenmene gerek yok."dedi omzuna dokunan elin sahibi.Ancak Eva hızla geriye kaçmış,belindeki silahı çekerek karşısındaki adama doğrultmuştu.Beyaz saçlı genç adam hızla gülümsedi."Kadınlara el kaldırmam."dedi niyetini belli ederken.Birkaç adımda Eva'nın yakınına gelmiş,elini tekrar genç kadının omzuna koymuştu.Genç kadının bedenini biraz kendine çekerken,bakışları dikkatle kadının yüzünü inceliyordu.Ancak Eva omzundan duran eli agresif bir şekilde ittirmiş,silahının ucunu karşısında duran adamın kalbinin üstüne koymuştu.
"Uzak dur."dedi hareketlerinin aksine sakin bir sesle."İnsanlara dokunmadan önce izin alman gerektiğini bilmelisin."diye tamamladı cümlesini.
Gojo,havada kalan eline bir bakış attı.Avucunun içinde oluşan histen hoşlanmamış,kaşları hafifçe çatılmıştı.Ancak genç kadın silahını bir kez daha indirmiş,karşısında adama doğru başını sallamıştı.
"Ben gidiyorum.Peşimden gelmezsen iyi olur."
Birkaç adımla birlikte hızla uzaklaşmıştı.Gojo'nun bakışları ondan hızla uzaklaşan genç kadına doğru kaydı.Cebindem telefonunu çıkartmış;kayıtlı olan numarayı tuşlamıştı.
"Nanami."dedi her zamanki gibi olmayan düşünceli bir ses tonuyla.Ama daha sonra boğazını hafifçe temizlemiş;eskiye dönerek neşeli bir tavır takınmıştı."Evet,aynen tahmin ettiğin gibi."dedi neşeli ses tonuyla.
Sarışın adam ise masa başında,her zamanki gibi işiyle uğraşıyordu.Onca belgenin arasında boğulmuş;bir yandan da telefonu kulağı ile omzu arasında tutuyordu.Gojo'nun ciddiyetsiz sesine karşı kaşlarını çatmıştı.
"Karşılaştınız mı yoksa onu görmeye mi gittin?"dedi durumu anlamak için.Ancak kulağına neşeli bir kahkaha ulaştı.
"Güzel kadınların bana gelmesi fikri hoş olsa da..."dedi satın aldığı mavi çiçeklere bakarken."Onu görmeye gittim."
"Anlıyorum."dedi Nanami başını sallarken."Gojo."dedi uyarıcı bir sesle."Yine de dikkati elden bırakma."
Genç adamın sesindeki ciddiyetsizlik değişmese de aklındakiler çoktan belirlenmişti.Nanami'nin görmeyeceğini bilse de elini havada sallamıştı."Beni bu kadar sevdiğini bilmiyordum,canım arkadaşım."dedi gülerek.
Ancak telefon yüzüne aniden kapanmıştı.Elindeki telefona boş bakışlar atmasına rağmen,zihni soru işaretleri ile doluydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Born to Die//Gojo Satoru
FanfictionGojou Satoru x Oc -Rahatsız edici öğeler bulunabilir. (i don't have any character except my Oc)