20 BÖLÜM

25 4 0
                                    

Bu bölümden biraz rahatız olabilirsiniz, bu bölümde George ile Caner'in konuşmaları düşüncelerim değildir. Eğer rahatsız oluyorsanız bu bölümü atlayınız.

Bölüm Şarkısı: Mozart - Lacrimosa

Mesele, zenginlik/fakirlik meselesi değildir; kölelik/özgürlük meselesidir.

Köleler ve Efendiler, Hamza Yardımcıoğlu 

Sayfa 100

Caner tedirginlikte trene bindi, korkuyu iliklerine kadar hissederken ne yapacağını bilmiyordu. Bir yandan da evine geri dönmek istiyordu ama geri dönerse Kral Daniel'in direkt haberi olurdu ve onu hemen oracıkta öldüreceğini de biliyordu.

Oturacağı kabine gelince orada da soğukkanlılığını korumak zorundaydı ama bu tehlikeli yolculukta 73'e aynı soğukkanlılıkla varır mıydı, bilmiyordu. Eşyalarını yerleştirdi ve kucağına Kral Daniel'in vermiş olduğu çantayı sımsıkı tutuyordu. Kral'ın yakın adamı olan George yanındaki arkadaşına dürttü.

"Baksana adama, nasıl da korkuyor?" diye kahkaha attı.

O sırada George'un arkadaşı William hemen kapıyı kapattı ve arkadaşı George'un kızdı, "Kahkaha atma, sakın. Kendimizi belli ediyorsun George." dediğinde William, George'un yüzündeki gülümseme soldu.

"Tamam William ama bu Caner eziğinin güçlü insanlardan çok fazla korktuğunun gerçeğini değiştirmiyor." dedi George.

"Acaba neden, bir düşün lütfen George ben beyazım siz siyahsınız. Benim tenimden dolayı yargılanıyorlar." dediğinde Caner, George kaşlarını çattı.

"Senin gibiler için az bile Caner, 73'te sizin gibi beyazlar benim kardeşlerimi katlettiler. İntikamımı senin gibi beyazları yok ederek bu yolda devam edeceğim, o yüzden güçlü insanların güvendikleri kişilerden biriyim. Bir gün katliamlar bitecek ve yıllardır öldürülen siyahilerin intikamı alınacak, insan yerine koymadılar bizi.  Şu an tenimizden dolayı ailemi katleden ülkeme gidiyorum." diye tısladı George.

"Benim sizlerden bir farkım yok ki, ben de eziliyorum 76'da, ben de sizin gibiyim. Köleyim ben." dediğinde Caner bulundukları oda sessizleşti.

"Bence susmanın vakti geldi, George sinirleri bozuk kusura bakma Caner, köle olmana biz de üzülüyoruz ama ülkenin durumunu biliyorsun." dediğinde William sessizliğini korudu Caner.

"Herkes hazırsa tren hareket ediyor, herkes yerine otursun." diye bağırdı kadın.

Caner, elindeki çantaya baktı. Kendi kendine neden ben teslim ediyorum diye düşündü. En önemlisi de yaşadığı gezegende yaşamak istemiyordu. Birçok kez intihar etmeyi düşündü ama canı devlete bağlı olduğu için intihar ettiği an ailesi cezalandırılacaktı ve en son  isteyeceği şey ailesine zarar verilmesiydi.

Tren hareket ettiğinden beri etrafına dikkatlice bakmıyordu, uzun zamandır Kral Daniel'in yanında köleydi ve gidebileceği yer sayısı bir elin parmaklarını geçmiyordu, sarayın zindanında kalırdı. Ailesi de kendisi gibi sarayın kuytu köşesinde bulunan rutubet kokan bir odada kalıyordu ama ailesinin yaşadığı oda zindandan daha iyiydi ve uzun zamandır oksijenin bol olduğu bir ortamdaydı ve en önemlisi de ağaçları görüyordu.

Küçüklüğünden beri ağaçların neye benzediğini merak ediyordu ve onları görmüştü, mutluluktan gözleri doldu, sol eliyle cama koydu ve ağaçların gidişlerine izliyordu.

"Neden ağlıyorsun Caner?" diye sordu William, o da cevabını biliyordu ama boşluğuna gelmişti. 

"Ağaçlar ne kadar güzelmiş William Bey, gökyüzündeki mavilik gördüğüm en güzel mavilik, ağaçlardaki yeşil gördüğüm en güzel yeşil olabilir. Doğa ne kadar güzel. Bu eşsizliğin kıymetini bilin. Ne zaman geleceğim belli olmaz ama her gün gökyüzüne bakarak uyumak isterim, gece olduğunda yıldız denilen küçük cisimlere bakmak isterdim, şanslısınız." dediğinde Caner, William ve George birbirlerine baktılar.

76'ta köle olmak zordu, hayatında hiçbir zaman gün ışığı görmemiş köleler varken Caner'in gün ışığı görmeyi bırakın ağaçları, gökyüzünü, çiçekleri ve hayvanları görebilecek kadar şanslı biriydi.

"Güçlü kişi olmasaydı şu an ben burada olamazdım, trene binerken korkuyordum ama dışarıdaki hayatın ne demek olduğunu görünce korkum artık yok oldu, teşekkürler."  diye fısıldadı.

George, her ne kadar beyazlardan hoşlanmasa da Caner'in yaşadığı bu köleliği beğenmiyordu, 73'te yaşadığı çocukluk dönemini hatırladıkça onunla ortak noktaları olduğunu fark etti ama bunu dile getirecek kadar cesaretli biri değildi. Nedeni aslında basitti, çocukluğunu ve ailesini katleden kişiler beyazdı. Caner'de bir beyazdı.

Beyazlar, ailesini katlederken hiçbirine acımamışlardı, o da acımamalıydı kimseye. Hele ki bir beyaza, asla!

"Şu tren yolculuğu bitsin de evimize dönelim artık, sıkıldım." dedi George. 

"On saatlik bir yolculuktan bahsediyoruz, George. Yorucu bir gün olacak bizim için."  dedi William.

 "Haklısın, yemek ikramı sence ne zaman olur?" 

"Bilemiyorum, herhalde bir-iki saat sonra gelir." diye yanıtladı William.

George, tekrardan Caner'e baktı. Bir zamanlar onun gibi çaresiz biriydi. Ona acıyordu, bir zamanlar ona acır gözlerle bakıldığı gibi o da bir başkasına bakıyordu.  Tek tek intikamını almak için sabırsızlanıyordu.

Caner ise ilk defa doğayı gördüğü için sevinçliydi, bu yolculuk bitmemesi için dua ediyordu. 

Irkçılık, kişinin kendi gayretiyle elde edemeyeceği özelliklerinden dolayı üstünlük taslamasıdır ve bu, şeytanın davranışıdır.

Herkes İçin Siyer, Muhammed Emin Yıldırım

Sayfa 114

73Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin